Bir toplumun refah seviyesinin artması, kültür birikiminin gelişip çağdaş bir millet olabilmesi için bilim adamları, sanatçılar yetiştirmesi gerekir. Bilimin ve sanatın bir arada olmadığı bir toplum düşünülemez. Eğer öyle bir toplum varsa o toplum çağdaş değildir, o toplumdan bir millet oluşamaz.
Ulu Önderimiz muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmemiz için her zaman bilimin ve sanatına önemine vurgu yapmıştır. Hatta sanatın bir millet için ne kadar mühim olduğu hakkında söylediği çok sevdiğim bir sözü var: “Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkılaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.” Bu sözden yola çıkarak her şeyin temelinde sanat olduğunu ve sanatın bize birçok kapıyı açtığını söyleyebiliriz.
“Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum önüne atılan bir avuç yemi gagalarken arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.”Charles Darwin
Evrimin öncüsü Charles Darwin, bilimin ve sanatın toplumdaki yerini hayvanlar üzerinden bir örnekle açıklamış. Bilim ve sanatı bir kuşun iki kanadına benzetmiş, iki kanada sahip olan değil de iki kanadını kullanabilen toplumun özgür olacağını dile getirmiş. Bu örneği biraz açmak gerekirse bilimsiz sanat, sanatsız bilim olmayacağını demek istiyor diyebiliriz. Ülkemize bakacak olursak ne kadar yeterli olduğu tartışılır fakat azımsanmayacak sayıda bilimle ve sanatla uğraşan vatandaşımız var. Aslına bakarsak bizim iki kanadımız da var fakat biz bu iki kanadı birbirinden ötekileştiriyoruz. İkisine de gereken desteği sağlamıyoruz. Hatta bana göre sanat bilimden de az değer görüyor. Ruhunu besleyemeyen bir milletin ilerleyebilmesi mümkün müdür?
Özgürlüğüne kavuşamayıp, ilerleyemeyen bir toplumu Darwin tavuğa benzetiyor. Biz kendi halimize bakıp bir şekilde idare ettiğimizi zannederken aslında dünyada birçok şey olup bitiyor ve bazı milletler bizim bu halimizi kendi lehlerine kullanıyor. Bizim ülkemizde yetişip kendi çabasıyla bir yerlere gelmeye çalışan bilim insanlarını, sanatçıları kendi ülkelerinde görmek istiyorlar. Her zaman önü açık bir şekilde ilerleyebilmeyi ve gelişebilmeyi kendilerine ilke edinmişler. Biz de birtakım çıkar uğruna bu duruma göz yumuyoruz ve insanımızı onlara kazandırıyoruz. Bizim onlara ihtiyacımız yok mu? Var, hem de fazlasıyla. Öyleyse neden maddi çıkarlarımızı bir kez olsun göz önünde bulundurmayıp insanımıza sahip çıkmıyoruz?
Önemli bir konu daha var: beyin göçü. Her şey gibi beyin göçünün de artıları ve eksileri var. Ben eğitimin her türlüsünü destekliyorum ve imkanlar yurt dışında mevcut durumdan daha iyiyse eğitimi yurt dışında görmenin doğru olduğunu düşünüyorum. Eğitimi aldıktan sonra yurt dışına yerleşmeye gelecek olursak bu konunun ne kadar etik olduğundan emin değilim. Sonuçta bir yanda sizin doğduğunuz, size sahip çıkan bir ülkeniz var bunun yanı sıra çok istekli olmasa da sizden birtakım beklentileri doğrultusunda sizi kendi topraklarında tutmaya izin veren bir devlet var. Yarın bir gün politik bir olay sonucu ülkenize, ana vatanınıza gönderilmeniz bana çok muhtemel gözüküyor. Çünkü dünya herkesin birbiri üzerinden çıkar gözettiği bir yer olmuş vaziyette.
Özetlemek gerekirse her ne olursa olsun sizi sahiplenen milletinize sadık kalıp milletiniz uğruna çalışmalısınız. Ayrıca desteğe ihtiyaç duyduğunuzda elinizden geldiğince yardıma ihtiyacınız olduğunu gerekli mecralara bildirin. Eminim ki sizinle aynı görüşte olanlar veya birtakım yardımsever insanlar size yardım edebilmek için ellerinden geleni yapacaktır.
(Visited 136 times, 1 visits today)