Herkesin hayatında sevdiği bir kuş vardır. Ama bir tanesi vardır ki insanların bazıları bu kuşu ilgi çekici bulmaz bazıları ise bu kuşun insanlığa olan faydasını bilir. Bahsettiğim mesele bilim.
Bilim, insanlığın hayatın gerçek kılavuzu, kiliseye karşı ayaklanan Martin Luther’ in sözleri, Einstein’ in düşünceleridir. Carl Sagan’ ın da dediği gibi: “ İnanmak istemiyorum, bilmek istiyorum. “ , bilim kanıt ister, tıpkı hayat gibidir insanların kendileriyle yüzleşmesini sağlar. İnsanları her seferinde şaşırtır ve hatalarından ders almasını sağlar. Bu yönleriyle bilimin hayatın tıpatıp bir kopyasıdır diyebiliriz. Nasıl ki biz insanlar hayatımıza yeni bir aktivite yeni bir heyecen katmaz isek hayatın anlamını bulamaz ondan uzaklaşırız. Bilim de böyledir onu güvercini bıraktığımız gibi bırakırsak onun bize bırakacakları yozlaşma, cehaletin karanlığı ve körü körüne inanç olacaktır. Bilim insane sorgulamayı öğretir ki hayatımızda karşılaştığımız haksızlıklara ses çıkartabilelim. Bilim bize insanlığı öğretir kendimizi küçümsemeyelim diye. Yine Carl Sagan’ dan örnek vereyim. Üniversiteli gençlere yaptığı bir konuşmada yanına mum ve kibrit almıştır. Konuşmasının belli bir yerine gelince mumu yakmış ve ışıkları kapattırdıktan sonar anlatmaya başlamıştır. Sagan elindeki mumun biz olduğunu ve bilimin sayesinde yandığını söyler. Daha sonra mumu söndürmüş ve konuşamsına şöyle devam etmiştir: “ Evet bu mum etrafı yeteri kadar aydınlatamıyordu ama onu biz geliştireceğiz. Eğer bilimin üzerine düşmez onu bu mum gibi kendi haline veya başkalarının oyuncağı haline getirirsek elimizde olan ışığı da kaybederiz.” demiştir. Bence bilimin gerekliliğini bu kadar iyi açıklayabilen bir söz yoktur.
Peki biz bilimi hayatın kendisi olarak nitelendirdik değil mi? Şimdi siz sorabilirsiniz: “Bilimin hiç zararlı yanı yok mu?” diye. Elbetteki var ne de olsa bilimle uğraşan varlık insan. Aynı varlık birbirini rengine, dinine, yaşam biçimine göre ayrıştıran hatta bununla kalmayıp bu sebeplerle yıllarca birbirini öldüren varlıktır insanoğlu. Eskiden insanlar bilimi insanoğlunun geleceğine adamışken günümüzdeki insanlar bu bilimsel birikimi birbirinin canına kıymak için kullanması bilimin en kötü yanıdır. Ama nundan bilim sorumlu değildir. Nasıl ki yeni doğmuş bir bebeği bir vazoyu kırdığı için suçlayamazsanız aynı durumu hiç gerek yokken barış elçileri(!) tarafından ülkesine atom bombası atılan Japonya’ yı ve bu yolda ülkesi için can veren askerlerini suçlayamazsınız. Bu durumu da en iyi açıklayan kişi Müslüman Aleminin büyüklerinden Hz. Muhammed(SAV) açıklıyor: “İlimin mürekkebi, şehidin kanından daha kutsaldır.” Demiş ama gelin görün ki biz kafamıza göre bunu yorumlamış ve milyonlarca ölü vermis ve savaş yaşamışız. Einstein gibi savaş görmüş bir adamın barışa adadığı projeyi insanları öldürmek için kullanan ve bundan gurur duyan tek varlık insan oğludur. Yukarda dediğim gibi güvercin brakıverir gibi bilimi bırakırsak bu yaşadıklarımız az bile…
Bilim iyisiyle kötüsüyle hayattır insanı bir arada tutabilir ama ölümüne de sebep olabilir. Ama yinede akışını korur tıpkı hayat gibi hiçbir şeye rağmen durmaz ve sürekli değişir. Tıpkı insan gibi… Son olarak size bir öğüt, mum ışığını koruyun kollayın ne de olsa bir gün yeniden başlayacağız.