Yaşadığımız dünya da her gün yeni sırlar ve bilinmeyenler açığa çıkmakta. Artık bu gizemler ve sırlar bizim hayatımızın bir parçası olmuş ve yaşamla bütünleşmiş bir konumdadır. Fakat insanoğlunun en ilginç dürtülerinden biri olan merak duygusu bu olayları açığa çıkarma ve öğrenme dürtüsünü uyandırmış olacak ki sırf bunları öğrenmek ve olayları araştırarak bunları halka yaymak ve insanları savunmak gibi amaçlar için yeni meslekler türemiş. Bu mesleklerin başını çeken iki ana meslek var: dedektiflik ve avukatlık. Her iki meslek grubuna mensup üyelerin ortak amacı yaşamın içindeki sırları ortaya koymaktır. Fakat ortak noktaları olduğu gibi farklı yönleri de yabana atılamayacak kadar fazladır. Örneğin dedektifler suçluların veya şüphelileri takip ederek olay örgüsünün tamamını öğrenmeyi ve olduğu gibi ortaya çıkararak adalete teslim etmeyi amaçlar. Fakat avukatlarda bu tamamen farklıdır. Avukatlar bilginin sadece işine gelen kısmını kullanır. Kalan kısmıysa ya umursamaz ya da görmezden gelmek zorunda kalır çünkü onun işi dedektif gibi her şeyi ortaya dökmek değil, sanığını hakimin ve savcının elinden kurtarmaktır.
Görüldüğü gibi tek bir amacı bambaşka yollarla çözebilen iki meslek grubu bulunmakta. Peki bu düşüncenin kaynağı olan ““Bilgiye dedektif gibi ulaşabilirsin, avukat gibi de ulaşabilirsin. Avukat gibi ulaşırsan işine geleni alırsın. Dedektif gibi alırsan salt gerçeğe ulaşırsın.” sözüne de dayanarak bu örneği doğrulamış oluyoruz. Yani bir bilgi iki farklı yolla elde edilebilir. İlk yolda objektiflik ve bütüncüllük söz konusuyken diğer yolda taraf tutma ve işin e gelen kısmı alma ve hatta gerçekteki yanlışları gerçek olarak lanse etmek amaçtır. Çünkü dedektif bir insan gibi düşünerek sonraki hamleleri tahmin etmek ve olayı tamamlamak zorundadır. Ancak bu şekilde salt bilgiye ulaşabilir çünkü. Fakat avukatta hedef salt bilgi değil, hedef bilgidir. Bu hedef bilgiyi kullanarak sanığını kurtarma peşindedir avukat. Aslında bu örneği gerçeğe uyarladığımızda da çok da farklı bir sonuca ulaşmayız. Çünkü gerçek tektir fakat farklı konuşanlar yalnızca bu gerçeğin farklı parçalarından konuşmaktadırlar. Aslında dünyamızda da durum benzer şekildedir. Büyük bir çoğunluk gerçeğin yalnızca kendi işine gelen kısmını görmek ister. Çünkü onun için bu yeterlidir. Ya da öyle hisseder. Aynı avukat gibi. Fakat dedektif gibi olanlar olayın tamamını öğrenir. İşine gelse de gelmese de. Çünkü kendini zorunda hisseder ve bunu yapmalıdır. Tamamını görmeli ve gerçeği tam olarak “gerçekten” bilmelidir. Bana kalırsa hayatta hep dedektif gibi olmak gerekir. Bilgi işine gelse de gelmese de bilmek en iyisidir. Çünkü tam olarak bilinmeyen bir şey avukatının da benimsediği yöntemle bükülebilir ve farklı yerlere çekilebilir. Fakat tam olan salt gerçekte bunu yapmak imkansızdır çünkü mantık bozulur ve hikaye tamamen kayar. Örneğin aynı olayı araştıran bir dedektif ve bir avukatın tezlerini sunduğu objektif bir mahkeme salonunda dedektif salt gerçekleri ortaya koyacağı için avukatın bir şansı yoktur. Çünkü dedektifin hikayesiyle onunki arasında büyük farklar vardır ve avukatın kullandığı oyunların açığa çıkması işten bile değildir. İşte tam olarak bu yüzden gerçekle yüzleşmeli ve bütüne ulaşmayı hedef edinmeliyiz.
Özetleyecek olursak bütün gerçekle yansıtılmaya çalışılan veya bütün olmayan gerçek arasında dağlar kadar fark vardır. Avukat gibi bilginin işine gelen kısmını kullanan ile dedektif gibi salt gerçeği arayan arasında fark vardır. Uzun lafın kısası örnek sözden de yola çıkarak gerçekten korkmamalı ve tama ulaşmayı hedef edinmeliyiz. Bu bilgi işimize gelebilir veya gelmeyebilir ancak her zaman dürüst bir bireyin amacı bütüne ulaşmak olmalıdır.