“Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur.” demişti Mahmut Hoca, efsaneleşen Hababam Sınıfı filminde öğrencisine. Evet okul çoğumuzun gözünde haftanın beş günü gelmemiz gereken, peşinde bir sürü sorumluluğu da getiren, sabah sekiz akşam dört arası bulunduğumuz bir hapishane gibi görünebilir hem biz öğrencilerin hem de öğretmenlerin gözünde. Okul belki de gereksinimleri ve sorumlulukları da gerektirdiği için çok sevilmiyor olabilir. Okul her ne kadar velilerin çocuklarına küçüklüklerinden beri bilgi merkezi, bilgi yuvası, bilgi arkadaşı olarak gösterilmeye çalışılsada öğrencilere okul dendiğinde gözlerinin önüne gri, sıkıcı, sessiz, bir hapishane geliyor. Hatta hapishanede avlu saatleri de teneffüslere benzetiliyor.
Aslında öyle değil, okul filmdeki Mahmut hocanın dediği gibi bir yerdir aslında. Bence bunu en iyi pandemi döneminde anladık. Uzaktan eğitim süresince kaç öğrenci olursa olsun canlı derslerin başında umutla derse öğrenci gelmesini bekleyen ve bizlere olabildiğince sınıf ortamı oluşturmaya çalışan öğretmenler belki de okulun sadece bu olmadığını anlamamızda önemli bir etken oldu bizim için. Evimizde, okulumuzda derslere girmek bize sınıfımızın bile bizim için ne kadar önemli olduğunun göstergesiydi. Okuldaki öğretmenlerimiz bizim annemiz babamız, arkadaşlarımız kardeşimiz, okulun kendisi ise bizim evimizdir bir nevi.
Haftanın yarısından fazlasını geçirdiğimiz yerin bizim gözümüzde güzel görünmemesi çok feci bir durum aslında. Okul çeşitli bilgilerin okutulup öğretildiği yerdir. Okuyup yazmadan, en ileri bilimlere kadar bütün bilgiler okullarda verilir. Öğrencilere okul neresi diye sorulduğunda verilen cevapların çoğu yeni şeylerin öğrenildiği yerdir olmuş. Öğrenmek belli başlı konular ve olgular hakkında bilgi sahibi olmak demektir. Bilgili insan, çok bilen insan kaliteli insan demektir. Bizi bu kaliteyi kazandıran ise bizim okulumuzdur. Öğrenme merakı, insanı arayışa sevk eder. Arayış içindeki kimseye her yer ve mekân, her yol ve durak bir şeyler söyler ve ona bakmasını bilme liyakati verir. Bakmasını bilmek, kişinin en büyük meziyetidir. Bakmasını bilenin ahlâkı, üslubu, fikri ve sözü başkadır. Bir bilgiyi sadece öğrenmek ve anlamak yetmez. Onu kendi zihninde tartacak bir yetkinlik, dile getirecek bir üslup ve ona uygun davranacak tavır da gerekir. Nakkaşın tezyinatına kendi mührünü vurması gibi öğrendiği bilgilerle kendi dünyasını bezeyen insan da kendi kimlik ve kişiliğini bulur.
Okul dört tarafı çevrili bir yerdir, fakat duvarlarla çevrili değildir. O dört duvar; bilgelik, sosyallik, sevgi ve saygının çevrelediği sıcak bir yuvadır. Okul, felsefe, ilim ve sanat kollarında bir kişiye bağlı olarak özellik gösteren ekoldür de aslında yani okulun yararlı olması kişiye de bağlıdır.
Okul bizi hayata hazırlayan bir yerdir, ilerde iş yerimizde sosyal bir arkadaş ortamımızda ya da kendi kurduğumuz ailemizle oturduğumuz evimizde nasıl davrandığımız bizim okulumuzunuz yıllar önce bizi nasıl yetiştirdiğini gösterir aslında. Okul, hayattaki mücadele alanlarının, yani pamuklara sarılı yaşanmayacağının öğrenildiği yerdir. Bilginin olduğu her yer ise okuldur.
“Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur.”
-Mahmut Hoca