Bilgi İnsanı Mutsuz Eder mi?

Bilginin, insanoğlunun sosyal, kültürel ve zihinsel açıdan devinimini sağlamakta olduğuna hemfikiriz. Ancak bilgi sahibi olmak her daim bizi mutlu edebilir mi sorusunu kendimize yöneltecek olursak bu iddianın geniş bir perspektifte ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bilgiye ulaşmak ve sorgulamak ilk çağlardan itibaren kendini göstermiştir. İlk insanlar dahil deney-gözlem yolunu izlemiş bireyler, tarih boyunca avcı- toplayıcı topluluklardan sanayi devrimine kadar bilgiye duyulan açlığı ve insanın kendini gerçekleştirme arzusunu kanıtlar niteliktedir. Bilginin toplum ve bireye yönelik olumlu etkilerine örnek verecek olursak; yazılı metinlerin kaleme alınması, antik dönemde felsefenin insan varoluşuna bir kapı aralamış olması gibi nice örnekler verilebilir. Ancak günümüzün” modern”  ve bilgi çağı olarak bilinen bu döneminde, bir konu hakkında bilgi sahibi olmak için bireyin çaplı araştırma yapamaması ya da öz çabasının son dönemlerde azalmas,ı bilgi edinmenin mutluluktan ve tatmin hissinden ayrı olarak maalesef ki” bilgi ahlakı” kavramını doğurmasına sebebiyet veriyor.

Bilginin insanı mutsuz edip etmeyeceğini daha iyi kavramak ve konuya geniş bir pencereden bakmak için bilgi ahlakı kavramını göz önünde bulundurmalıyız. Bilgi ahlakı, bireylerin bilgiye ulaşma ve paylaşma süreçlerinde ortaya çıkan değerleri kapsamaktadır. Bunun temelinde bilgiye ve öğrenime olan saygı yatar. Bilgiye saygı duymak, bilgiyi yanıltıcı veya manipülatif amaçlarla kullanmaktan kaçınmamız anlamına da gelmektedir. Her bilginin ve edinilen düşüncenin ardında bireyin kendisi bulunduğu için tüm bunlara yönelik tutum ve davranışların tamamını bu kavram şekillendirir. Bilgi ahlakına uygun olarak yaşayan bir insan bilginin etik ve hukuki sınırlarını aşmazken aynı zamanda da başkalarının da haklarını gözeterek bilgiyi olumlu ve yapıcı amaçlar için kullanır. Bu tanıma uymayan bir insan, bilgiye ulaştığı için değil, o bilgiyi nasıl yorumladığına bağlı olarak üzülür veya sevinç duyar.

Hakikati kabullenmeyi tercih etmeyen bireyleri ele alacak olursak bu insanlar, kendi iç dünyalarına daha bağlı ve bağımlıdırlar. Elbette ki günümüz şartlarında bilimsel bir makaleyi değerlendirip reddeden insanlar kadar nicesi bulunmakta. Ancak bu insanlar gerçekten bilgi edinmenin kendisiyle mi, yoksa kendi inançları üstündeki egemenlikleriniı fazla gözettikleri için mi mutsuzlar?  Verilecek cevap kişiden kişiye değişebilmekte. Ancak temelde kabullenmemiz gereken bir nokta vardır ki o da; bilginin kariyerimizden,hobilerimize, insan ilişkilerimize kadar faydasının dokunmuş olması ve doğru kullanıldığı, insani tehlike oluşturmadığı takdirde hayat boyu bilgi edinme sürecinde yer almak önemli bir değere sahiptir.

(Visited 5 times, 1 visits today)