Her zaman çok sosyal bir insandım ve bundan çok mutluydum. Geniş bir arkadaş grubum vardı ve hepsini gerçekten çok seviyordum. Yağmurlu bir cumartesi sabahı arkadaşlarımı beklemek için sık sık gittiğimiz genellikle bomboş olan parka gittim ve bir bankta arkadaşlarımı beklemeye başladım. Bankta kırmızı elbiseli, korkunç bir gülümsemesi olan bez bebek dikkatimi çekti, çocuklar bu parka pek gelmezlerdi ama sanırım küçük bir kız bunu unutmuştur diye düşündüm. Arkadaşlarımdan biri olan Seda kötü zamanlar geçiriyordu. Seda’ya moral vermek için bu parkta toplanacaktık. Birden birinin beni izlediği hissine kapıldım ama etrafta kimse gözükmüyordu. Yaklaşık beş dakika sonra Lale ve Melodi geldiler. Seda’nın neyi olduğunu hiç birimiz bilmiyorduk ama onu ve ailesini bizimle parkta buluşması için çok zor ikna etmiştik. Biraz vakit geçtikten sonra parka sırasıyla Cenk, Arda, Zeynep, Poyraz ve en son da Deniz girdi. Hep beraber Seda’nın neyi olabileceğini, neden uzun zamandır okula gelmediğini ve neden dışarı çıkmaya bu kadar zor ikna olduğunu tartışırken parka beyaz bir araba yaklaştı. Hemen arabadan bunun Seda ve ailesi olduğunu anladık. Arabadan hep birlikte indiler ve neden Seda’yı bir an bile yalnız bırakmadıklarını düşünmeden edemedim. Arabalarının önünde yaklaşık iki dakikalık bir konuşma yaptıktan sonra arabaya binip gittiler ve sonunda Seda yanımıza geldi. Hepimiz ona teker teker sarıldıktan sonra meraklı gözlerle ona baktık buna rağmen sessiz kaldı, eliyle kırmızı elbiseli bez bebeği işaret ederek garip bir bakış attı ancak hemen normale döndü. Uzun sessizliği bozmak için Poyraz bir adım öne çıkarak bugünün planını anlatmaya başladı.Hepimizin plandan haberi vardı, Seda hariç. Seda planı duyunca bir telefon görüşmesi yapması gerektiğini söyledi ve döndüğünde bir işi çıktığını ve gitmesi gerektiğini söyledi. Bizden planı iptal etmemizi ve bunun güvenli olmayacağını söyledi ve bir kaç dakika sonra ailesi gelince arabaya atlayarak yanımızdan ayrıldı. Neden öyle yaptığını anlamamış olsak da yine de bir şey demedik ve oy birliğiyle plana sadık kalmaya karar verdik. Planımız yıllar önce terk edilmiş ve herkesin uzak durduğu eski ve perili olduğu iddia edilen eve girmek ve herkese korkulacak hiç bir şey olmadığını kanıtlamaktı. Ev parka yakındı ve boş bir arazideydi. Hava hafiften kararmıştı ve ben istemsizce gerilmiştim. Evin önüne geldiğimizde tüylerim ürperdi ve vazgeçmek istedim ancak arkadaşlarım kararlı görünüyorlardı ve bu yüzden korktuğumu düşünmelerini istemedim. Yutkunarak kapıyı açmaya çalışan arkadaşlarıma baktım ve yandaki kırık camı işaret ettim. Cenk elini camdan içeri sokarak kapıyı açtı ve içeri girdik. İçerisi düşündüğümüzden daha genişti ancak bunu el fenerini yakana kadar anlayamamıştık.
Ev zifiri karanlıktı ama kırık pencereden içeri küçük bir ışık huzmesi yayılıyordu. Melodi kapıyı kapattı ve yukarı kattan şiddetli bir ses geldi korkarak kapıya doğru koştuk ancak kapıyı açamadık. Poyraz ve Arda kapıyı kırmaya çalışırlarken diğerleri de başka bir çıkış yolu arıyorlardı. Sonunda kapı açıldı ve hep beraber evden çıktık. Ancak kapının eşiğinde duran kırmızı elbiseli, parktaki bez bebeği gördüğümde korkum iki katına çıktı koşarak oradan uzaklaştık. O günden sonra grubumuz fazla görüşmemeye başladı ve zamanla dağıldık. Bir daha Seda’dan da hiç haber alamadım. Ne Seda’nın hastalığını ne içeride kim veya ne olduğunu ne de o bez bebeğin kapının eşiğine nasıl geldiğini asla öğrenemedim…