Kendimi bildim bileli insanın doğasıyla ilgili araştırmalar yapardım. Nerden bilebilirdim ki mezun olduktan sonra neredeyse hep beyaz ışık altında ameliyattan ameliyata koşacağımı ? Her gün hastanemize gelen onlarca hastanın hepsinin yüzünde farklı bir yüz ifadesi yer alıyordu . Kimisi gözlerimizin içine göz bebeklerini tam anlamıyla odaklamış şekilde umutla bakarken bazı hastalarımız gözlerindeki çaresizliği tek kelime etmeden belirtiyorlardı . Küçükken annemin bana söylediği söz hiç aklımdan çıkmıyordu: “Unutma! Gelecek yine senin ellerinde . ”
Ne zaman kendimi dünyanın kirlilikliğinden soyutlamak istesem o söz üzerinde düşünceler kurardım. Özellikle ameliyat sonrası hastamın hayatını ellerinden koparıp aldığımda kendimi suçlamaktan alıkoyamıyordum . Ne kadar arada bırakacak bir duyguydu bu bazı insanların hayatını ellerine geri verirken bazılarını çekip koparıyordun . Yakınları ise en çok üzülen veya sevinen taraflardı kimisi hayatını bir süreliğine yaşayamacak gibi olurken bazıları hastayı daha önce olmadığı kadar kıymete bindiriyordu . Onların gelecekleri gerçekten de benim elimde miydi ? Yoksa ben sadece yaşam ile ölüm arasındaki köprü müydüm ? Şanslı kişilerin geçmesi için yardım ederken diğerlerini yarı yolda mı bırakıyordum ? Hastanedeyken saat diye bir kavramın olmadığını fark ediyorsun gecenin 5 i demeden her saatte hastalar giriş yapıyordu . İçimdeki ses yine “ Unutma ! Gelecek yine senşn ellerinde .” Diye bağırsa da dışarı çıkabilecek güce sahip değildi .
Hayatımın her anında geçerliydi bu söz, hayatımda ilk defa dünyanın acı yüzünü gördüğümde bile : kardeşimin gözümün önünde gitgide eridiğini görsem de elimden bir şey gelmiyordu bu mesleği seçmemin temel nedeni de bu ya … Çok ilgi gören bir çocukluk yaşamadım genelde herkes kardeşime ilgi gösterirdi o da gidince hiçbir akrabamızla konuşmadık . Zaten ailemin yanında çok duramadan da okuyabilmek için İstanbul’a tek başıma geldim . Sonuçta gelecek benim ellerindeydi ne ailem ne de arkadaşlarım benim geleceğime engel olabildiler . Hayatımın en güzel ve eğlenceli zamanlarında bile kardeşimin acısı hep bir yerden yokluyordu beni .
Mesleğime bir süreliğine ara vermiştim mağlum insanlar yaşlandıkça elleri ayakları da düzenli çalışamıyor . Bir gün bahçemde otururken beklemediğim bir anda uzaktan bir akrabamız gelip çocuğunun durumunun acil olup hemen ameliyata girmesi gerektiğini söyledi . Mesleği bıraktığımı söylesem de o kadar ısrarına karşın ağzımdan kelimeler dökülemedi . Hayatımın belki de son ameliyatına girecektim çünkü artık benim de önceden kurulan kum saatimin sonlarına yaklaşmıştım . Küçücük çocuğun bile geleceği şu anda benim ellerime geçmişti .
Ertesi gün ameliyata girdiğinde başarılı bir şekilde çıkmayı becermişti . Güçlü çocuktu belli ki yoksa bu kadar ağır bir ameliyatı kolay kaldıramazdı . Bütün hayatım boyunca istediğim mesleği yapmak bütün çileyi çektiğime değermiş doğrusu . Hayallerimizin peşinden koşmak istiyorsak önümüze gelecek bütün dikenli yolları yok sayarak koşmalıyız . Atalarımızın da dediği gibi : “Gülü seven dikenine katlanır .”