Her insan dünyayı kendi lensleri üzerinden görür. Bu lensler insanın etrafındaki akıllarla şekillenir. Bizim ilgimizi çeken, bizi merak ettiren bir olayın bu lenslerden geçebileceği gibi etkili bir hikaye anlatımı duygularımıza hitap eder, empati ve merhamet uyandırır ve bizlerin düşüncelerinde büyük etkiler bırakabilir. Etkili bir hikaye anlatımının en kaliteli örneği sinemadır. Ancak filmler sinemanın ötesine gitme potansiyeline sahiptir. İnsanların lenslerini ve dolayısıyla da hayatı görme biçimlerini tamamen değiştirebilir.
Bir yerde okuduğumuz iki cümle, annemizden duyduğumuz birkaç söz, tesadüf üzeri elimize çarpan bir kitap vb. hayatımızda yaşanan her şeyin bize büyük etkisi vardır. Yaşadıkça öğreniriz ve yaşadıkça genişler bakış açımız. Fakat imkanların gepgeniş olduğu bu çağda sadece yaşamak değil yaşayanları dinlemek de bizi büyüten ve bakış açımızı genişleten etkenlerden biri olmuştur. Her ne kadar yaşamdan olumlu bir geri bildirim almak için iyi bir ruh hali içinde olmamız gerekirse yaşananları dinlemek için de anlatanın iyi bir ağza ihtiyacı vardır düşüncenin kalıcı olması için. Buna ise etkili hikaye anlatımı denir. Hikaye anlatımı yüzyıllardır kitaplar aracılığıyla sağlanmıştır. Daha sonra tiyatro ortaya çıkmış ve ardından 1895’te sinema hayatlarımıza adım atmıştır. Sinema önceden çok etkili bir araç olmasa da şimdi imkanların ve teknolojinin gelişimiyle bir düşüncenin veya bir hikayenin en etkili biçimde karşı tarafa sunma yöntemlerinden birisi olarak görülmektedir. Güncel, ruhsal, bedensel sorunlar topluma ayna tutma amacıyla ister mecazi ve sanatsal bir görselden ister üzerinde etki bırakacak bir olay üzerinden sinema yoluyla topluma işlenebilir. Sinema birden çok insanın aklının bir şaheseridir. İnsanın etkilenmemesi imkansızdır.
Birden çok düşünce kaliteli bir anlatım yoluyla bir olunca hayatımızı değiştiren filmler ortaya çıkar. Her olay her insanı farklı etkileyebildiği gibi her film de her insanın başka bir yönden ilgisini çekebilir. Bu yüzden herkesin o
hayatımı değiştirdi dediği filmler çeşitlilik göstermektedir. “Esaretin Bedeli” ise beni bir zamanlar derinden etkileyen ve bakış açımı şekillendiren filmlerden birisidir. İlgi çekici bir konusu olup bukonuyla beraber bilinmesi gereken önemli dersleri işleyen bu filmde masumiyetini iddia etmesine rağmen cinayet suçuyla yaklaşık 20 yılını cezaevinde geçiren bankacı Andy Dufresne’in hikayesini anlatır. Masum bir adamın ömür boyu hapis cezasına çarptırılması hayatın her zaman adil olmadığını gösterir mesela. Benim bu filmden düşünceme kazılan en önemli mesaj ise “Başkalarına yardım ettiğin zaman genelde kendine de yardım edersin.”dir. Filmin baş karakteri film boyunca hiçbir karşılık beklemeden bir sürü insana yardım etmiştir. Bunun sonucu olarak arkadaşlık, güvenlik, saygı ve güven kazanmıştır.
Zamanla beraber insan aklının sonucu olarak bir sürü film yapılmış ve bir sürü hikayeler anlatılmıştır. İnsanlar düşünmeye devam ettikçe de yapılmaya ve dolayısıyla da bize hayatın nasıl idare edileceğini göstermeye devam edileceklerdir.Bana göre her izlediğiniz bir film size verilen bir tavsiyeye eşdeğerdir. O yüzden baştan savma izlemektense görsellerin ve hikayenin altında yatan mesajı anlamaya çalışırsanız belki siz de hayata dair size yardım edecek dersler alabilir ve lenslerinizi yeniden şekillendirebilirsiniz.