Öncelikle bahsetmek istediğim şey insan vücudu. Biz aslında besinleri yakıta çeviren hayatta kalma makineleriyiz. Bu yüzden besinlerin vücudumuza etkileri saymakla bitmez. Örneğin karbonhidratların bize enerji sağlaması ve kan akışını hızlandırması bizi enerjik ve sakin hale getirir. Fakat besinlerin vücudumuza tek etkisi enerji sağlamak veya ruh halimizi düzenlemek değildir, besinler vücuttaki neredeyse her şeyin ihtiyacını karşılarlar. Bizim yaşamamızı sağlayan bu besinlerin tabii ki de psikolojimize önemli etkileri olacaktır. Buna örnek olarak sadece çikolatanın kokusunun bile serotonin ve endorfin hormonlarını bize salgılatması sayesinde duygu durumumuzu değiştirebilmesi verilebilir. Fakat bazı besinlerin vücudumuza ve psikolojimize kötü etkileri de vardır. Çok şekerli besinlerin dişlerimizin üzerinde parazitlerin çoğalmasına olanak sağlaması, kanser ve çeşitli hastalıkların riskini arttırması, obeziteye ve depresyona yol açması gibi sebepler bu argümana örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca fazla tüketildiğinde her besin bize ve psikolojimize zarar verir.
Besinlerin yeterli veya aşırı tüketilmesinin etkilerinden bahsettik, şimdi de yetersiz beslenmenin etkilerine bakalım. Örneğin tuzun yani sodyumun yetersiz tüketilmesi, nöronların tuz sayesinde iletişim kurması sebebiyle dikkat bozukluğu, baş ağrısı, depresyon, migren ve anlama güçlüğü gibi etkilere yol açar. Ya da demir eksikliğinin ciddi kalp rahatsızlıklarına ve bağışıklık sisteminde ciddi hasarlara yol açması da buna bir örnektir.
Kısacası beslenme, en çok dikkat etmemiz gereken konulardan biridir. Besinler her şeyimizdir.