Görüntüsü ve kokusuyla insanları etkileyen, tadıyla zihinlerimizi cezbeden, günümüzde insanlar tarafından çok sevilen ve tüketilen çikolatanın hikayesinden bahsedelim.
Çikolatanın tarihi ve kakao ağacının çekirdeklerinden yaratılışı, antik Maya’ya ve hatta daha önce güney Meksika’nın antik Olmec’lerine kadar izlenebilir. “Çikolata” kelimesi, gofretleri ya da tablet şeklindeki şekerleme halini çağrıştırabilir, ancak günümüzün şekerlemeleri geçmişin çikolatasına çok az benzerlik gösterir: Tarihinin büyük bir kısmı boyunca çikolata, tatlı, zengin bir içecek değil, acı bir içecektir. Ancak çikolata, Avrupa ve Amerika sokaklarında popüler olduktan sonra, kısa sürede evrensel olarak sevilen bir meta haline geldi.
Çikolatanın üretimi, genellikle insanlar çikolatanın katı ve ısı verilince eriyen bir madde olduğunu düşünür. İşin gerçeği, çikolata birkaç işlemden geçirilip kalıba koyulan sıvı bir maddedir. Esas olarak; kako, süt ve şekerden oluşur. İstenilirse çeşitli aromalar da eklenebilir.
Çikolata, beyinde ruh halini yükselten kimyasallarla ilişkili bir dizi bileşik içerir. Sıkça bahsedilen, doğal bir antidepresan olan ve aşık olduğunuzda beyninizin ürettiği kimyasallardan biri olan feniletilamindir. Çikolatada küçük miktarlarda bulunan bir amino asit olan triptofan, mutluluk duyguları üreten bir nörotransmiter olan serotonin üretimiyle bağlantılıdır. Bir avuç başka madde de çikolatanın sözde etkilerini artırır – örneğin teobromin kalp atış hızını artırabilir ve kafein bir “uyandırma” ilacı olarak bilinir.
Tat alma sistemimiz, tadı tatlı olan ve enerji açısından zengin gıdaları tercih edecek, tadı genellikle acı olan potansiyel zehirleri reddedecek şekilde gelişmiştir. Araştırmalar sonucu, tatlının tadına yönelik tercihin doğuştan geldiğini ve yeni doğanları bir zamanlar tek ilk yiyecekleri olan anne sütünün tadına çektiğini biliyoruz. Tatlı tatlara yönelik tercih, tüm çocukluk boyunca artar ve çocukları özellikle büyürken kalori kaynaklarına (tipik olarak karbonhidrat açısından zengin meyveler) çeker. Tercih edilen tatlılık miktarı mutluluk noktası olarak adlandırılır. Yetişkinler için tatlılığın mutluluk noktası, sekiz birim suda yaklaşık 7 çay kaşığıdır, bu da yaklaşık olarak bir koladaki tatlılık düzeyine eşittir. Çocuklar için mutluluk noktası, daha fazla şeker, 5 çay kaşığı daha gerektirir ve sekiz birim suda toplam 12 çay kaşığıdır!
Ruh halinizi iyileştirmek için diyet açısından yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri, sağlığı destekleyen çeşitli besinler içeren dengeli bir diyet yemektir. Araştırmacılar hala gıda ve zihinsel sağlık arasındaki ilişkileri araştırıyor olsalar da, daha iyi bir ruh hali için yüksek kaliteli, besin açısından yoğun bir diyet yemeyi destekleyen çok sayıda çalışma var
Üç farklı çalışma örnek alındığında, daha fazla meyve ve sebze yemenin daha az endişe, daha düşük gerginlik ve daha yüksek yaşam memnuniyeti ile bağlantılı olduğunu bulurken, bir literatür taraması daha yüksek diyet kalitesi ile daha iyi ruh hali arasında bağlantı kurdu.
Yani yediğimiz yiyecekler ruh sağlığımızı etkiler mi? Yapılan araştırmalara göre tüketilen besinler sadece vücudun metabolik enerji ihtiyacını karşılamakla kalmıyor, akıl ve biliş dahil birçok beyin fonksiyonunu da etkiliyor. Gıda ve beslenmenin ruh halini ve davranışı etkilediği ve hem fiziksel hem de duygusal esenliğe katkıda bulunduğu giderek daha fazla kabul görmektedir. Ayrıca ruh hali, bireyin tercihlerini ve ne tür yiyecekler tüketeceğine ilişkin kararlarını da etkiler. Çeşitli besinlerin yetersizliğinin bilişsel işlevlerde zayıflamaya ve depresif ruh haline neden olduğu gibi saldırgan davranışlar sergilemede de etkili olduğu bilinmektedir. Beslenmenin ruh hali, davranış ve biliş üzerindeki etkilerinin ortaya çıkmasında beyin-bağırsak eksenindeki sinyallerin önemi günümüzde daha iyi anlaşılmaktadır.