Hepimiz güzel bir öğün yemeyi severiz. Sevdiğimiz yemeklerin bulunduğu bir masa görmek hepimizin hoşuna gider. Ama yemeğin psikolojik durumumuza ve genel olarak hareketlerimize olan etkisi ne derecededir ?
Yemek insan tarihi boyunca hep bir statü bildirmiştir. Kralların yediği yemekler normal insanların yediği yemeklerden hep daha kaliteli ve lezzetli olmuştur.1877 açılan Tuz Savaşları bunun bir kanıtı olarak verilebilir. Askerlerin ülkelerine “beyaz altın” olarak anılan tuzu getirmek için hayatlarını riske atması yemeğin insan tarihi boyunca ne kadar değerli olduğunun bir göstergesidir. Peki yemeğin toplumda bu kadar önemli olmasının nedeni nedir ? Tabi ki kimse yemeksiz yaşayamaz ama yemeğin lezzetli veya kaliteli olması için bir neden yoktur zira hem lezzetsiz yemek hem de leziz yemek bizim yaşamamız için gerekli olan besin değerine sahiptir. O zaman neden toplum tarihi boyunca yemeğin lezzetli olmasına dikkat edilmiştir ? Bu konuyla ilgili bilimsel konsensüs şu yönde :
İlk insanın onun yemesi için sağlıklı ve gerekli olan yemek ile zehirli ve zararlı yemek arasındaki farkı algılayacak bir sisteme ihtiyacı vardı. Beyin de yüzyıllar süren adaptasyonlarla iyi yemek yendiğinde mutluluk hormonları olan dopamin ve seretonin hormonlarının salgılanması için sinyal gönderir. Bu hormonların salgılanmasıyıla beraber yenen şey kişiye leziz gelir ve mutlu olur. Aynı şeyin tersi de geçerlidir. Kişi kendisi için zehirli veya başka anlamda zararlı olacak bir besin tükettiği zaman beyin bu sefer de salgılanan dopamin ve seretonin hormonlarını azaltır ve kişi yediği şeyi ağzından atar ve böylelikle beyin de kendini zararlı yemeğin etkisinden kurtarmış olur.
Bu prensipin modern dünyada hala geçerli olduğunu birçok farklı yerden görebiliriz. Ünlü Amerikan hapishanesi olan Alcatraz’da mahkumlara diğer hapishanedeki mahkumlardan farklı olarak iyi yemek veriliyordu. Buradaki amaç hapishanelerde ortaya çıkan dövüşlerin çoğunun yemek yüzünden gerçekleştiği düşüncesinden yola çıkarak gardiyanlara karşı çıkan mahkum sayısını indirmekti. Ve şaşırtıcı bir şekilde bu uygulama hapishanede çıkan kavgaları %40 azalttı. Bu insanlar özgürlüklerini tamamen kaybetmiş olmalarına rağmen yemeklerinde mutluluk ve huzur bulabiliyordu. Bir İrlanda atasözünün dediği gibi:”Kahkahanın en çok duyulduğu masa yemeğin en iyi olduğu masadır.”
Çoğu insan yemeğin insan tarihinindeki ve hareketlerindeki etkisini azımsar. Ama gerçeklik bu durumdan çok uzaktır. Bundan sonra herkes tabağında sadece gününün bir parçasıymış gibi baktığı yemeğine daha çok saygıyla bakmalıdır. Ne demiş ünlü yazar J.R.R Tolkien :” Çoğumuz yemeğe, neşeye ve şarkılara istiflenmiş altından daha çok değer verseydik, dünya daha neşeli olurdu.”