Yine kendi sessizliğimde boğulduğum o gün kendimi ormana atmıştım. Rüzgar tatlı tatlı yüzümü okşuyordu tepede sımsıcak içimi ısıtan bir güneş vardı. Her tarafta renkli renkli, cıvıl cıvıl öten birçok kuş vardı. Hepsi yüzümde bir tebessüm oluşturuyordu. Ormanda salına salına yürürken bir küçük kulübe bulmuştum ve kapısını çaldım içinde yaşlı çok tatlı bir dede vardı. Onunla tanıştım ve Tahsin dede beni içeri davet etti ve bir süre amcayla konuştum o amca eskiden bir avcıymış orada eşi ile yaşıyorlarmış eşi bir iki sene önce vefat etmiş. Tahsin dede de her tarafta eşinden hatıra, eşinin bir kokusu olduğu için bu evi bırakmak istememiş arada bir oğlu gelip ihtiyaçlarını getirir işlerini halleder gidermiş. Bana bunları anlatırken beraber dışarıyı izliyorduk ben dışarıda mavi renkli, canlı, kocaman bir çiçek gördüm ve Tahsin dedeye hemen geliyorum diyerek koşmaya başladım. Tahsin dede arkadan bağırıyordu ama ben tam duymuyordum ve kısa sürecek diye dönüp cevap vermiyordum. Ve gidip çiçeği kopardım sonra sakın ona dokunma diye bir ses duydum ve Tahsin dede o an başımda belirip hayır olamaz diye ağlamaya başladı sonra uyandığımda kış mevsimindeydik sonra bana söyledi ki bu zehirli bir çiçek olup çok uzun süreli insanları bayıltan, zehirleyen bir çiçekmiş.
Benzersiz Çiçek
(Visited 92 times, 1 visits today)