Bir bahar akşamı, her zamanki gibi terasa yıldızları izlemeye çıktığımda, bu sefer yıldızların eskisi gibi olmadığını fark ettim. Yıldızlar yer değiştiriyordu. Yıldızların fotoğrafını çektikten sonra evimizin kütüphanesine gittim. Yatmadan önce kitap okumak istiyordum. Kütüphanede yıldızlarla ilgili bir kitap buldum. Kitabın kapağının tasarımı oldukça güzeldi ama kitap, bir hayli eski bir kitaba benziyordu. Yatağıma uzandım ve kitabı okumaya başladım.
Okuduğum şeyler o kadar değişik ve ilginçti ki inanmakta zorluk çekiyordum. Kitapta, aslında yıldızların insanların ruhunu yansıtan bir harita olduğu söyleniyordu. Yeni bir sayfayı çevirdiğimde yere bir alet düştü. Sonraki sayfalarda, bu aletin nasıl kullanılacağını anlatıyordu. Meğer bu bir uzay cihazıymış. Eğer kendi yıldızımıza gitmek istiyorsak uzay cihazını kullanmamız gerekiyormuş. Bunun işe yarayacağını hiç düşünmüyordum ama bu aleti denemeye kararlıydım.
Yarın okuldan gelince ilk işim uzay cihazını kullanmayı öğrenmekti. Sabah kalktım, okula gittim, derslere girdim ve sonunda eve vardım. Hemen işe koyuldum. Birkaç eksik parça vardı, onları da hallettim ve şimdi bu aleti kullanma sırası gelmişti. Düğmeye bastığımda bir anda şiddetli bir sarsıntı yaşandı ve kendimi, kitapta bahsedilen yerde buldum.
Burası, benim ruhumu yansıtan, benim yıldızımdı. Yıldızımın içinde yapmayı en çok sevdiğim aktiviteler, bir alışveriş merkezi, en sevdiğim şarkılar ve en önemlisi arkadaşlarım vardı. Burası sanki bir rüya gibiydi. Ama geri dönmeliydim çünkü kitapta, eğer burada üç saatten fazla kalırsak uzay aletinin bozulacağı ve yıldızın içinde mahsur kalma olasılığımızın olduğu yazıyordu. Bu yüzden eve dönmek zorunda kaldım.
Artık her kendimi yalnız ve mutsuz hissettiğimde kendi yıldızıma gidiyordum.