Saat akşam 4’tü. Her zamanki gibi arkadaşlarım tarafından ezilmiştim. Moda tasarımcısı olmak istiyordum. Kendi markamı oluşturmak, kendi tarzımı yaratmak istiyordum. Okula giderken, dışarı çıkarken kendi tasarımlarımı giymekten zevk alıyordum. Pijamalarımı bile kendim tasarlıyordum. Okuldaki arkadaşlarım tarzımın çok komik olduğunu düşünüp beni küçümsüyorlardı. Kendi hayalimin peşinden gitmek için çabalarken psikolojimi ve motivasyonumu yerle bir ediyorlardı. Ama buna aldırış etmiyordum, en azından aldırış etmemek için elimden geleni yapıyordum. Modadan anlamadıkları çok belliydi, bırakın benim tasarımlarımı beğenmemeyi, onlar daha şu zamanın modasında olan kıyafetleri bile giymiyorlardı. Çok zevksiz olduklarını düşünüyordum. Ailem, en yakın arkadaşlarım beni hep desteklerdi, arkadaşlarımda yaptığım tasarımları giyip bana gelecekte neyi başarmak istediğimi anlamamı sağlıyorlardı. Annemin bana doğum günü hediyesi olarak dikiş makinesi alması ve üstünde dikebileceğim manken bedeni alması hayatımın dönüm noktası olmuştu. Artık tasarımlarım sadece kağıt üzerinde olmayacaktı, artık üretime geçecektim. Her hafta yeni kumaşlar, 0iğneler, taşlar ve simler alıyordum. Tasarlayıp, diktiğim kıyafetler adete göz kamaştırıyordu.
Ve o gün moralim bozuk bir şekilde sokakta yürüyordum. Hala üstümde kendi tasarımlarım vardı, her ne kadar moralim düşük olsa da kendime bir söz vermiştim; ne olursa olsun hep tasarımlarımın arkasında duracak, onları savunacak ve üstümden çıkarmayacaktım. Yürürken bir an takip edilme hissine kapılmıştım. Bu durum beni ne kadar korkutsa da beynimin bana bir oyun oynadığını ve aslında telaşlanacak bir şey olmadığını düşünmeye başlamıştım. Bir süre sonra o histen kurtulmuştum, yürümeye devam ettim. Karşıdan gelen her tarafı kapalı bir yabancı çok sert bir şekilde bana çarparak beni yere düşürdü. Kalkmama yardımcı olarak özür dileyip gitti. Sanki kıyafetimi yakından incelemek için yapılmış bir plandı. En sonunda eve vardım. Kıyafetlerimi çıkarırken elimi cebime attım ve bir kağıt buldum. Üzerinde bir adres yazıyordu. Arka tarafta ise tüm tasarımlarımı alıp ailemle beraber gelmemi istiyordu. Aileme danıştıktan sonra gitmeye karar verdik. Adrese vardığımızda karşımdaki kişiyi görünce resmen ayağım yerden kesilmişti. Karşımda dünyaca ünlü moda tasarımcısı duruyordu. Bizimle görüştükten sonra dikkatli bir şekilde tasarımlarımı inceledi, çok beğendiğini ,dikiş hatalarımdan bahsetti. Geleceğimin çok parlak olduğunu, çok yetenekli olduğumu ve beni kendi yetiştirmek istediğini söyledi. İşte o zaman hayatımın dönüm noktası olmuştu. Şuan ki bulunduğum konumu ona borçluydum. Beni o kadar kusursuz yetiştirmişti ki , sıkı çalışmalarım ardından hak ettiğim başarıya, hayallerime kavuşmuş oldum. Şuan burada sizinle bu röportajı yapıyorsam hepsi onun, ailemin ve arkadaşlarım sayesinde.