Her hafta olduğu gibi bulutlu ve yağışlı bir gündü tüm aile toplanmıştı. Genelde geç kalan kardeşimi bekliyorduk, bir anda “Güm!” diye bir ses çıktı. Herkes kardeşimin geldiğini anladı, o gelir gelmez makasla güzel mağazamın kurdelesini kesip mağazayı açtım. Annem takı, halam ise kıyafet satmamı istiyordu oysaki benim aklımda bambaşka bir şey vardı. Kardeşim söze atılıp “Kesin spor şeyleri satacak bu.” dedi. Şaşırmamıştım futbol, futbol, futbol aklı sürekli beş karış havada; ben niye spor eşyaları satayım. Sinirimi bozdu her zaman olduğu gibi sıkıldım yine, neyse açılış yaptıktan sonra, işi organize etmekte bana yardım edecek tam üç kişi bulmuştum. Hiçbirine para vermedim çünkü bu üç kişi; annem, babam ve iç mimar olan kuzenim. Kuzenim benim için her şeyin nerede olacağını çizmişti çoktan, kuzenimin işi bitmişti, şimdi sıra azıcık anne eli ve baba sihrinde. Tam olarak bir hafta, iki gün sonra mağazam tamamen hazırdı. Dışarıdan bakarsan peri evi, içine girince cadı kulesi sanarsın, içinde kimsenin beklemeyeceği şeyler vardı. Şimdi kesin biri gelip bana “Nasıl cadı kulesi oluyor? İçeride kurbağa gözü falan mı satıyorsun?” der. Cevabım herkese hep aynı olur: “Hayır öyle şeyler satmıyorum sadece eskiden popüler olan şeyleri satıyorum.” derim ya da hiç değilse benzerini. İçeride ne mi satıyorum çok var ama en sevdiklerim plaklar ve cd çalarlar. Çok eğlenceliler insanların plak yerine telefondan müzik dinlemek istediklerine bazen inanamıyorum. Hem plaklarda daha geleneksel halk müzikleri oluyor hem de evinizde cd ya da plak çalar olunca daha şık oluyor. Bazen kendi kendime şunu söylüyorum “500 yıl sonrasına mı gitmek istersin, öncesine mi?” Bazıları “Elbette gelecek…” diyor ama acaba “Gelecekte biz hala yaşıyor olacak mıyız?” ya da “Hala su olacak mı?” evet bunlar çok kritik sorular biliyorum. Eğer biri geçmişe gitmek istiyorum derse benim mağazamı bulup bir şekilde gelebilir, her zaman bekleriz. Peki, bu işten aldığım kazanç, işte o çok iyi değil ama illa haftada dört şey satıyorum, onların çoğu ya eski geleneksel kıyafet oluyor ya da bazı radyolar. Şimdiye kadar bir kere plak çalar ve cd çalar sattım ikisini de aynı adam satın aldı. Adam azıcık garip biriydi hem garip konuşuyor hem de çok yaşlı duruyordu. Neden aldığını sorduğumda “Ben küçükken annem sürekli dinlerdi ama bizimkiler bozulalı çok oldu. Bu onu çok mutlu edecektir, en sevdiğimiz şarkıları artık tekrardan dinleyebiliriz.” “Sağ ol yavrum, iyi günler.” deyip gitti. O adam geleli bir iki gün olmuştur her halde, kendimi o adam geldiğinden beri bir garip hissediyorum açıkçası. Güneşli bir gün sonunda herhalde bunu hak ettik, o adam gittiğinden beri satışlar aşırı derecede arttı. Haftada artık en az yirmi kişi geliyor ama özellikle hafta sonları çok kalabalık oluyor inanın bana. Yine o adam geldi, bu sefer ise elli plak otuz tane de cd aldı. Tekrardan “İyi günler yavrum.” diyerek koşarak çıktı, artık ne kadar çok sevmişlerse. Tam o anda başım döndü, kendimi kötü hissettim bayılmıştım galiba ne olduğunu anlayamamıştım. Gözümü açar açmaz o adamı ve hastanede olduğumu gördüm, adamı tutukluyorlardı ben ne olduğunu sorduğumda ise “Sanane yavrum kötü bir şey yapmış işte adam.” “Sen kendi işine bak yani iyileşmeye.” dedi sadece. Sonra adama “Kendine avukat bulmakta zorlanacaksın galiba” dedi. Bir an kendimi kontrol edemedim “Ben olurum.” diye bağırdım. Neyse ondan sonrasını hatırlamıyorum herhalde iğne falan yapıp uyuttular. Birkaç ay sonra mahkeme için hazırdım ve mahkeme günü geldi çattı. Gereken tüm bilgilerle savundum adamı ve neden bayıldığımı söyledim. “Siz bilmiyor olabilirsiniz ama geçen ay Ramazan’dı.” dedim ve mahkemeye büyük bir damga vurdum. Hakimler bir şeyler konuşup bana şu soruyu sordu: “Sence adam sana bir şey oldu diye mi tutuklanacak?” işte o an yutkunup başımı evet anlamında salladım. Hakim güldü ama sonra açıkladı. “Onun yüzünden değil elli tane plak ve otuz tane cd aldığı–”. Tam o sırada sözünü kestim “Sırf bu yüzden tutuklanamaz.” “Herkes istediğini alır ve herkes başka şeyler sevebilir.” Hakim “Haklısın zaten anlamıştık ama yine de senin bilip bilmediğini kontrol ettik.” dedi. Mahkeme biter bitmez adam bana bir kutu uzatıp kaçtı üstünde “Mağazada aç.” yazıyordu, hemen mağazaya koştum var gücümle. Açtığımda içinde bir not ve inanamadığım kadar para vardı. Notun içinde “Ülkemizde eskiden satan şeyleri satman benim çok hoşuma gitti, gelenek ve göreneklerimizi eskiden kullandığımız şeyleri görmek çok iyi bir şey.” “Tekrardan iyi günler yavrum.” yazıyordu. O an şunu öğrendim eskiden olan gelenek ve göreneklerimiz her zaman bizlerinin kalbinde olacak.