“Bay Peabody ve Meraklı Sherman: Zamanda Yolculuk” adında bir film seyretmiştim. O filmde istediğin yere ve tarihe gitmeni sağlayan bir makine vardı. İşte benim odamda da o makineden var.
Geçenlerde makineme AFRİKA yazdım. Kısa bir süre sonra kendimi bir aslanın yanında buldum. Aslandan biraz korktum ama aslan bana zarar vermedi. Hatta bana alışınca aslanla; kim daha iyi kükrer yarışması bile oynadık. O kazandı. Aslan birdenbire ayağa kalktı ve bir antilop sürüsünün peşinden koşmaya başladı. O sırada karşıdan gelen 2 fil gördüm. Oraya doğru giderken bir zürafanın yanından geçtim; zürafa bir arıdan kaçıyordu. Bu kadar büyük bir hayvanın küçücük bir arıdan kaçıyor olmasına ilk önce şaşırdım ama sonra sonra zürafanın elleri olmadığı aklıma geldi; zürafa arıyı eliyle kendinden uzaklaştıramayacağına göre tabii ki kaçıyordu. Fillerin yanına gelince filler hortumlarıyla bana su fışkırttılar, oyun oynamayı çok seviyorlardı.
Biraz, Büyük Okyanus’ta yüzmek istedim. Rengarenk balıklar vardı, bana dokunup dokunup kaçtılar; sanırım beni tanımaya çalışıyorlardı.
Makineme “Çin” yazarken otomatik olarak “Çin Seddi” çıktı. Merak ettim tabi, ona gittim. Çok eskiden düşmanlardan korunmak için yapılmış çoook uzun bir duvardı. Her gittiğim yerde fotoğraf çekindim.
Aklıma Mısır’a gitmek geldi. Bay Peabody ve Sherman da Mısır’a gitmişlerdi. Hatta Firavun Tutankamon’la tanışmışlardı. Ben günümüzdeki Mısır’ı gezmek istedim.
Bu makineyle dünyanın her yerine gidebiliyordum. Bir gün “Acaba uzaya da gidebilir miyim?” diye düşündüm. Bu da benim dünyamız manzaralı resmim:
Ne güzel bir hayali geziydi. Makine mi? Yok, henüz icat edilmedi; odamda da yok tabi ki. Olsaydı ne güzel olurdu. Kısa sürede çok yer gezip çok şey öğrenir, çok insanla tanışırdık. Belki de icat edilir; benim umudum var.