Beni Affet

İşte, o gün bu gündü. Masamın üstünde duran kırmızı tükenmez kalemi alıp bu günün tarihinin sonrasında gelen ayların yırtılmış olduğu takvimin üzerindeki tek çarpı atılmamış olan günün -yani bu günün- üzerini çizdim. Yatağımın bazasına sıkıştırılmış olan zarfı alıp içindeki paraları ve birkaç tane değerli eşyayı kontrol ettim. Birkaç banknot çıkararak yemek masasının üstüne bıraktım. Ev sahibesi bu ayın kirasını ödemediğim için başımın etini istese de yiyemeyecekti ancak o anın getirdiği his ile kadına biraz da olsa acıyıp bu parayla çocuklarına güzel birer oyuncak alabileceğini düşündüm. Uzun siyah ceketimi askılıktan alıp üzerime geçirdim. Hava hala soğuktu. Nefes verirken oluşan buhar uzun süredir temizlemediğim gözlüğümü buğulandırıyordu.

Gözlüğümü silmek için çıkarıp ceketimin koluyla silmeye çalışırken benden yaklaşık on santim daha kısa siyah saçlı bir oğlan omzuma çarptı. Oğlan hızlıca özür dileyerek uzaklaştı. Gözlüğümü silmeyi bitirip taktığımda cebimde bir hafiflik olduğunu fark ettim. Zarfım gitmişti. İlk aklıma gelen o oğlan olmuştu. Hızlıca arkamı dönüp etrafa bakındım. Oğlan hiçbir yerde görünmüyordu buhar olup yok olmuştu sanki. İçimi panik sardı belki de düşürmüşümdür diye yerlere bakındım. Aynı zamanda oğlanın koştuğu yöne doğru hızlı adımlarla yürüyordum. Ceplerimi tekrar kontrol etmek için elimi cebime attim ve bir kagit buldum. Üstünde bir adres yazıyordu. Şaşkınlığımın yüzümden belli olduğundan emindim. Belki de oğlan zarfı alırken bu kağıt parçasını düşürmüştü. Yakınlardaki bi taksiye atlayıp adama kağıt parçasını uzattım. Taksiye vericek param yoktu ama yeterince hızlı koşarsam bu benim için bir sorun olmayacaktı. Arabada stresten tırnaklarımı kemiriyorum. O zarf affetilebilmek için tek seçeneğimdi. Adam arabayı yavaşlatırken bir anda kapıyı açıp kendimi aşağı attım ve arkama bakmadan koştum. Adam tabiki peşimden koştu ancak bir binaya girmemle izimi kaybetti. Kapıya yaslanmış soluklanıyordum. Bina eski püskü ve rutubetliydi. Kapıdan çıkmak için elimi kapı koluna koydum ve tam o anda arkamda bir figür belirdi. Kendimi korumak için bir reflex gibi arkamdaki kişiye bir yumruk savurdum. Figür yere düştü ve bağırmaya başladı “Ne yapıyorsun be adam!”. Kendimi toparladığımda yerdeki figürün aradığım oğlan olduğunu fark ettim. Oğlanın yakasından tutup bağırdım “Paramı geri ver!”. Oğlanın yüzünden korktuğu anlaşılıyordu kim olduğumun farkına yeni vardığından emindim. “Paramı ver yoksa polis çağırırım!” kendimden olabildiğince emin bi şekilde bu sözleri söyledim. “Hayır çağramasın, biraz önce olanları ben de gördüm.” oğlanın yüzünde irite edici bir sırıtış belirdi. “Peki öyleyse bu işi hemen burda hallederim.” elimi bir yumruk haline getirip havaya kaldırdım. Oğlan kendini korumak için ellerini yüzünün önüne getirdi. Hayır, kötü bir insandım ama on beş yaşlarında bir oğlana vuracak kadar değil. “Bak o para benim için çok önemli o para- “ sözüm oğlanın konuşmasıyla yarım kesildi, “Affetilebilmen için tek yol.” Oğlanın sözleriyle orda donup kaldım. “O miktarda bi para ile insanlar sadece iki yere gider ya bankaya ya da şurdaki uçuruma ve senin ilk yere gideceğini düşünmüyorum.” Oğlanın yakasını bıraktım ağzımdan tek bir kelime çıkmadı. “Nasıl hissettiğini biliyorum çünkü ben de bankaya gitmezdim.” Oğlanın gözünden şimdi yaşlar dökülüyordu. “Para senin olsun.” Arkamı dönüp kapıya yöneldim. “Git ve seni affetmesini istediğin insanla konuş çünkü ben konuşamadım.” Oğlanın sözünün bitmesiyle açtığım kapıyı kapadım. Bu sefer bi taksi tutmadan istediğim konuma yürümeye karar verdim. Annemin evine.

(Visited 15 times, 1 visits today)