1929’da yazar ve matematikçi Benford, olağanüstü sayılar yasasını dünyaya tanıttı. Bu yasa, hayatımızdaki yaygın olayların belirli bir sırayı takip ettiğini belirtir. Örneğin 3 sayısı hayatımızda diğer tüm sayılardan daha sık karşımıza çıkar. Bu teori bilimin birçok alanına uygulandı ve çok yararlı olduğu kanıtlandı. Birçok yönden bu teori, evrenin matematiksel düzeninin bir teyidi olarak görülebilir.
Benford yasasına göre, bir fenomeni analiz ederken en sık görülen sayılar baskın olmalıdır. Yani 3, 6, 9, 12, 18, 27… Çünkü bunlar günlük hayatımızda en sık karşılaştığımız sayılardır. Normal bir güne bakarsak, bu sayıların birçok durumda nasıl sıklıkla karşımıza çıktığını görürüz. Örneğin, bir kutuyu veya kabı açarken, tek bir sayının bulunma olasılığı yüksektir. Bunun nedeni, açarken tek bir sayıya kıyasla çift sayı bulma olasılığının daha fazla olmasıdır. Ayrıca, bir saat veya takvim üzerindeki sayılara baktığımızda, bu durumlarda da çok sayıda çift sayı vardır.
Teorik olarak konuşursak, bu sayıların ortaya çıkışı önemli bir şeyi temsil edebilir. Üç rakamı, diğer tüm sayılardan daha sık göründüğü için, bu sayının evren için bir tür önemi olabilir. Aslında, 3’ü ilahi varlıklarla ilişkilendiren eski din ve mitolojiye birçok referans vardır – en önemlisi Tanrı’nın en ünlü yaratımı: Adem. Dini metinlerde 3’ün diğer oluşumları arasında İbrahim’in yıldız çocuğu ve Kutsal Üçleme -Baba-Oğul ve Kutsal Ruh- yer alır. Bu referansları bu gezegendeki bir tür olarak kendi varlığımızla karşılaştırdığımızda, evrenin bir numeroloji temeli üzerine inşa ettiği inkar edilemez hale geliyor.
Benford yasasının bilimsel araştırma dışında pek çok uygulaması vardır; örneğin, finansal planlama veya iş yönetiminde kullanılabilir. Sosyal mühendislik veya kamu politikası bilinçlendirme kampanyalarında bile kullanılabilir. Teori, gelecekteki olayları tahmin etmek veya mevcut durumlara göre buna göre plan yapmak için kullanılabilir. Bazı durumlarda bu iyi niyetle yapılır; örneğin, tüketicileri taklit ürün satışlarındaki ani artışlar hakkında sayısal olaylar yoluyla uyarmak. Öte yandan, vicdansız işletmeler, tüketicileri yanıltıcı kıtlık ve fiyat artışlarıyla kandırarak bu bilgileri kendi lehlerine kullanabilirler.
Benford Yasası’nın öne sürdüğü gibi, 10’un evrenin temel temeli olduğunu kesin olarak söylemek imkansız olsa da, burada 10 ile insan olarak kendi varlığımız arasında pek çok benzerlik var. Herhangi bir fenomeni bu mercekten incelerken, 10’un günlük hayatımızda önemli bir rol oynadığı ortaya çıkıyor. Bireyler veya toplumun üyeleri olarak, gücünden iyilik için yararlanabilmemiz için bu sayısal önemi anlamamız ve kabul etmemiz zorunludur.
Başka bir matematikçi ve filosof olan Pisagor’a göre de sayılar evrenin temel arkhesidir. Pythagoras’a göre her şey niceliklerden oluşmuştur. Her şeyin sayılardan oluşması, evreni matematiksel ifadelerle anlayabileceğimiz anlamına gelir. Modern bilimin temeli de budur. Evrenin matematiksel bir forma sahip olduğunun düşünülmesi, kimilerini, insanın ruh yapısıyla evrenin yapısının özdeş olduğu sonucuna da götürmektedir.
Her şeyin yanında, etrafınıza baktığınızda her şeyin sayılar ve geometrik şekillerden oluştuğunu göreceksinizdir. Sadece insan eliyle yapılmış eşyalar değil, yapraklar, dağlar, ağaçlar… Her şeyin kendi içindesayılarla bir noktada birleşen bir örüntüsü var. Bu da bizi kaçınılamayacak tek cevap olan, sayıların bizi kontrol ettiği sonucuna çıkmakta. İnsanlar bu bilgiyi kendi yararlarına kullanabilir fakat evrendeki matematik her zaman bir adım önde olacaktır.