Merhaba ben Ceyla. Bugün size birkaç gün öncesinde yaşadığım olayı anlatacağım. Bir gün okuldan gelmiş, ödevlerimi bitirmiş, koltukta oturuyordum. Sıkılmaya başlamıştım ki ne zamandır merak ettiğim bir konu olan Atatürk’ün hayatını gerçek gözlerimle görmek istedim. Aklıma bir fikir gelmemişti. Bu konuyu akşama kadar düşünsem de çözememiştim. Ertesi gün okulda Türkçe dersi işlenirken aklıma aniden bir fikir geldi. Bu fikri Türkçe öğretmenime söyleyince Türkçe öğretmenim bu fikrin çok güzel olduğunu ve birlikte yapabileceğimizi söyledi ve okul çıkışında birlikte bu projemi hazırladık. Bu projemin adı herkesin bildiği gibi zaman makinesiydi ve gerçekten işe yarıyordu. Böylece Atatürk’ü ziyaret edebilecek, geçmişi görebilecek ve Atatürk’ü kendi zamanımıza getirebilecektim. Bunu hafta sonu deneyecektim. Birkaç gün sonra, yani cumartesi günü, beklenen an gelmişti. Yani zaman makinesini deneyeceğim gün. 09.00’da Türkçe öğretmenim ve sosyal bilgiler öğretmenimle birlikte zaman makineme yerleştik. Zamanı 1925’e ayarlayıp yola koyulduk. Zaman yolculuğuna başladığımızda karşımıza sadece beyaz ekran çıktı ve hızla ilerlemeye başladık. Aslında ileriye değil hızla geriye doğru gidiyorduk. Çok garip bir histi. O zamana vardığımızda karşı tarafta Atatürk’ü gördük. Çok mutluydum. Hemen Atatürk’ün yanına gidip onunla tanıştık. Ona günümüzü göstermek istedim ve Atatürk de bu fikrimi kabul etti. Böyle bir daveti geri çeviremeyeceğini söyledi. Onunla birlikte tekrar zaman makinesine binip yola koyulduk ve zamanı 2023 olarak ayarladık. Günümüze geldiğimizde Atatürk çok şaşırmıştı. Çünkü geçmişte olmayan yeni aletler vardı ve herkes onlarla ilgileniyordu. Kameralar, bulaşık makineleri, çamaşır makineleri ve daha birçok şey…
Atatürk ise bunun karşısında şöyle dedi:
-Bizim zamanımızda bunlar yoktu. Herkes eliyle yıkıyor, çok zorlanıyordu. Ayrıca o beni getirdiğiniz zamanda bu kadar barış yoktu. Her yerde savaş, her yerde düşmanlar vardı. Kadınlar haksız, güçsüz, erkekler ise üstündü. Bizim kendi alfabemiz yoktu. Bunun üzerine ben kırklı yaşlarımda alfabemizi bulup kadınlarla erkeklerin, büyüklerle küçüklerin, herkesin eşit olduğunu savundum. Ayrıca kırk iki yaşında ise cumhuriyeti ilan ettim. Şu an ise kırk dört yaşındayım. Senden bir isteğim var çocuk! Benim kurduğum bu ülkeyi ve cumhuriyeti koruyun! Kimsenin bağımsızlığımızı almalarına izin vermeyin!
Çok etkilenmiştim. Atatürk’e daha sonra bir zaman yine yanına gelmek istediğimi ve kendisinden daha çok bilgi almak istediğimi söyledim. Saat şu an geç olmuştu. Bu yüzden zaman makinesi ile Atatürk’ü de evine bırakıp kendim de evime geri dönmüştüm. Gece anne ve babama tüm yaşadıklarımı teker teker anlattım.