Evlerin en güzel köşesinde parlayan o değerli kutu işte benim. Her akşam aileleri bir araya getirip onlara sahip olduğum dizileri, haberleri ve filmleri göstermek için hep sabısızlanmışımdır. Bulunduğum yerin neşesi, kurulacak sohbetlerin başlangıcıyımdır da diyebilirim. İnsanlar benimle vakit geçirirken hayatlarının da en güzel anlarını paylaşırlar. Yani eskiden paylaşırlardı. Ancak zamanla, bu sıcak buluşmalar azaldı ve bu da kendimi yalnız hissetmeme sebep olmaya başladı.
İlk başta bana karşı oluşan ilgisizliği çok kafama takmadım. Aksine kendimi iyileştirmeye odaklandım ve insanları keyiflendirmeye bir süre daha devam edebildim. Sonrasında sorunlarım iyice gün yüzüne çıktı. İnsanlar cep telefonlarına, tabletlerine hatta bilgisayarlarına yönelmeye başladı. Benimle artık eskisi kadar görüşmüyorlar, ilgilenmiyorlardı. Düşmanım sosyal medya ve internetti.
Sosyal medya platformları anlık paylaşımlar ve yeni içeriklerle dolup taşarken ben sessiz kalmaya mahkum olmuştum. Yaptığım uydu yayını onun sahip olduğu renkli dünya kadar insanları, dostlarımı, ailemi cezbedemiyordu maalesef. Artık insanlar benim kanallarımı ve programlarımı değil kendilerinin ve başkalarının yarattığı içerikleri izlemeyi tercih ediyordu. Kişilerin odak süresinin de azalmasıyla anlık görüntüler, kısa videolar ve hikayeler sunduğum uzun programların yerini almaya başlamıştı.
Zamanla izleyicilerim yani değer verdiğim insanlar benimle olan bağlarını zayıflattılar hatta bağımızı kaybedenler de oldu. Değişim artık iyice kafama girmişti. Beni derinden etkiliyor ve gerçekten üzüyordu. Elimde olsa kanallarımı insanların düzenleyebilmesini sağlayabilir, bazı içeriklerimi daha kısa tutar hatta dizlere veya haberlere özetler bile eklerdim. Bir de kanallarımın sübliminal dedikleri türden mesajlar içerdiğini, arkalarında farklı anlam barındıklarını savunanlar çıkmıştı. Neden bana güvenmediklerini anlamıyordum ama bana kalsaydı bu konuya da bir çözüm bulabilir önyargıların ortadan kalkmasını sağlayabilirdim. Programlarıma istenilen saatte izlenebilme özelliği de ekleyebilsem ekranımın karşısındakileri internete de kaptırmaktan kurtulabilirdim. Ama hiçbiri mümkün değildi ve acıklı da olsa elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Önceleri insanlar sabah kahvaltılarında, akşam yemeklerinde ve aile toplantılarında sadece benimle zaman geçirirken artık arka planda kalmıştım. Ses olsun diye açıp göz göze bile gelemediğim kişiler bile vardı. Bu ani değişim neden benden başka kimseyi rahatsız etmiyordu bir türlü çözemiyordum. İnsanlar benim yanım sıra internetin ve sosyal medyanın sunduklarına yöneliyorlardı: “Dayanılmaz bilgi ve eğlence(!).” Benimle oturmak yerine ellerindeki cihazlarla daha fazla etkileşimde bulunmaları beni mutsuz etmenin yanında sinir de olmama neden oluyordu. Televizyona duyulan ilginin bu kadar hızlı yok oluyor olmasını kendime yediremiyordum. Artık umudumu kaybetmiştim ve bu hislerden asla kurtulamayacağımı sanıyordum fakat bir olayın tamamen rahatlamamı sağlayacağından da habersizdim.
Bir gün gözüm duvarda asılı duran bir fotoğrafla yeniden buluştu. Uzun süredir duvarın bu tarafına bakmayı unutmuştum. Fotoğrafta etrafıma toplanmış bir sürü gülen yüz vardı. Bunu görmemle benim için ne kadar değerli anılar biriktirdiğimizi hatırladım. Ancak, o gülümsemelerin yerini artık bambaşka bir dünya almıştı. İnsanlar, benim sunduğum içeriklerden çok daha fazlasını bulmuşlardı. Onlar için ben, artık sadece bir geçmişten bir anıydım.
Sonunda, ben de kabullendim ve rahatlamaya başladım. Zaman değişiyorken insanlar da değişmişti. Benimle birlikte büyüyen nesil için artık yeni bir hayat başlamıştı. Belki de gerçekten böyle olması gerekiyordu. Benim sunduğum içerikler insanların hızlı yaşamlarına ayak uyduramamıştı ya da programlarımın kalitesi, onların beklentilerini karşılamaktan uzaklaşmıştı. Birçok kanalımın, izleyicilerin ilgisini çekmek için çabalaması ancak bu çabaların çoğu zaman yetersiz kalması en başından beri bana değişime karşı çıkmamam gerektiğini söylüyor olabilirdi. Her ne kadar bir süre mutsuzluk ve umutsuzluk yaşayıp evlerin köşesinde sessiz kalsam da her zaman içimdeki anılar ve yaşanmışlıklarla dolu olmaya devam edecektim. Duvardaki fotoğraf gibi asla unutulmayacak geçmişteki o güzel günleri de asla unutmayacaktım. Sadece, yeniliklerin de eskidiği dönemin gelmesini ve tekrardan ilgi gördüğüm günlere kavuşmayı sabırla bekleyecektim.