Ben Hala Ayaktayım?

Fırına koyduğum kekin pişme süresinin dolmasını beklerken elimde kütüphaneden ödünç aldığım bir kitap var,  art arda gelen kelimeleri okuyorum. Sayfayı çeviriyorum ve bu bitmek bilmeyen döngü bir süre devam ediyor. Kitabın 120. sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefon numarası görüyorum. Kırmızı bir başlık kalemiyle yazılmış gibi bir havası var, ve hafif terli parmaklarım yazının üstüne geçince numara biraz siliniyor, pigment sağ elimin işaret parmağının ucuna geçiyor. Bu cep telefon numarası daha önce gördüğüm bir numaraya, annemin numarasına benziyor. Son rakama kadar her bir basamak birbirinin aynısı. Odağım 121. sayfanın üzerindeyken yavaş yavaş sayfanın sağ üst köşesinde bir yazı ortaya çıkıyor. Harfler, birbirlerine bağlı yazılmış, ve ben okumaya devam ettikçe daha fazlası ortaya çıkıyor kağıdın köşesinde. Hep aynı şeyi tekrarlıyorlar nedense: “Numarayı ara. Numarayı ara.”

 

İçimden bir ses her ne kadar bu yazıların bana yapmamı söylediği şeyi yapmamı söylese de bir başka iç sesim de bunun tehlikeli olduğunu, ölümümle sonuçlanacağını söylüyor. Hangisini dinleyeceğime karar veremiyorum, ve her ne kadar kitabımı okumaya devam etmeye çalışsam da artık keyfim kaçmış durumda, odaklanamıyorum. Telefonuma bilinmeyen bir numaradan gelen arama beni ürpertiyor., gizli bir numara arıyor. İçimi korku, kanımı adrenalin doldururken her ne kadar bunu yaptığım için tam bir aptal olduğumu söyleyen iç sesim bana bağırsa bile gelen aramayı kabul ediyor, telefonu kulağıma yaklaştırıyor ve kendinden emin bir tonla konuşuyorum. “Size nasıl yardımcı olabilirim?” Karşı taraftan dalga geçer havayla dolu bir kıkırdama geliyor, ve egolu bir kadın sesi bana cevap veriyor. “Kariyerin en acı dolu, parçalayıcı biçimde bitmek üzere, tatlım. Eğer bunu engellemek istiyorsan on beş dakika içerisinde apartmanının kapısının önünde, gözlerin sıkıca bağlı bir şekilde bekliyor olursun.” Şu anda zincir bir ev yemekleri satan mağazada kasiyer olarak çalıştığımı düşününce beni neden işimi kaybetmekle tehdit etmeyi düşünecek biri olabileceğini düşünüyorum, ama aklıma mantıklı bir sebep gelmiyor. Bunun bir tür şaka olduğuna kendimi inandırmaya çalışırken aramayı sonlandırıyor ve sıcak bir duş yardımıyla kendimi bu saçmalıktan arındırmak amacıyla ayağa kalkıyorum.

 

Aynı gün akşam evime gelecek olan ailem için yemek hazırlarken bir yandan telefonumdan açtığım radyo programı sayesiyle haftanın ve günün haberlerini dinliyorum. Aslına çok umursadığım söylenemez, her zamanki gibi cinayet, kan davaları içeren olaylar donatmış medyayı, radyonun açık olmasının tek sebebi de arka planda biraz ses olması, ve yalnız hissetmemi engellemek. Elime yıkadığım yumuş yumuş olan bir domatesi alıp onu salata için doğramaya başlarken radyonun sesi telefonumun gelen arama sesiyle durdurulunca bıçağı kesme tahtasında bırakarak mutfağın öbür tarafına yöneliyorum. Ekrana baktığımda gördüğüm numara, kitabım üzerinde yazılmış olan numaranın tıpatıp aynısı. Tedirgin bir parmakla aramayı kabul ediyor, hoparlöre basıyorum. Gelen ses çok da anlaşılır değil, sanki biraz uzaktan geliyor. Bunun üzerine telefonun ses seviyesini yükseltiyor, dinlemeye başlıyorum. Duyduğum, algıladığım ilk isimin kendiminki olmasıyla gözlerin büyüyor. “… İsmi belli olmayan kişilerden alınan bilgilere göre bugün saat 16.23’te hayatını kaybetti. Bu önemli ismin kaybının acısı uzun bir süre bizlerle olacağa benziyor.” Fakat şöyle minik bir sıkıntı var… Ben hala ayaktayım?

 

(Visited 10 times, 1 visits today)