Sabah işe gitmek için erkenden kalktım. Metro çok kalabalık oluyordu. Bu yüzden acele etmem gerekiyordu. Hemen üstümü değiştirmek için gardrobuma doğru yürüdüm. Bu gardrop evi kiraladığımda evin içinde bulunan bir kaç parça eşyanın arasındaydı. Biraz eski de olsa işime yarıyordu. Hemen üstüme ipek kumaştan bir gömlek, altıma da siyah kadife bir pantolon giydim. Üstüme giyecek bir şey aradım ama ceketimi bulamadım. Zamanım da daralıyordu bu yüzden üzerime giyecek bir şey aramayı bıraktım. Aşağıya inmek için evden çıkıp asansöre bindim. Bu asansörün her zaman çok tehlikeli olduğunu düşündüm çünkü duvarlar yerine demir parmaklıklar vardı. Sanki sirk maymununun kafesindeydim. Asansörden inip yola çıktım. Yolda yürürken her zamanki gibi gazete satan küçük bir tezgahta durdum ve metroda okumak için New York Times’ın cuma gününden kalma bir gazetesini aldım. Adam para üstünü verdi ama fişi vermeyi unuttu, adama fişimi vermediğini söyledim. Özür dileyip fişimi verdi iyi günler dileyip metroya doğru yürüdüm. Metro yine çok kalabalıktı. New York metroları zaten hep kalabalık olmuştu. Metroya binince etrafta hiç oturacak yer bulamadım. İki durak sonra bir kişi yerinden kalktı ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Acelesi olduğu belliydi. Hemen boşalan yere oturdum. Gazetemi okumak için iyi bir zaman olduğunu düşündüm. Gazetemi çıkardım ama içimden okumak gelmiyordu. Dışarıdaki yapıların üzerlerine çizilmiş grafitiler daha çok dikkatimi çekiyordu. Grafiti bu şehirin içinde her zaman bulunmuştu. Yanımda oturan on yedi on sekiz yaşlarındaki çocuğun kulaklığındaki kulaklıktan çıkan müzik az da olsa duyuluyordu. Sup Urban’dan Freak şarkısı çalıyordu. Bu bana çocuğun psikolojik durumunu az da olsa anlamamı sağladı. O kadar sene psikoloji okumamdan dolayı artık insanları çözmüştüm. Artık inmem gereken durağa gelmiştim. Metrodan inip merdivenlerden yukarı tırmanmaya başladım. İşyerime kadar yürüyecektim. Bu büyük gökdelenlerin arasında yürürken üstümden süzülen güvercinleri seyrediyordum. Yolda yürürken kaldırımın karşısında bir gurup genç kartonun üzerinde dans ediyordu yanlarında da büyük bir hoparlör vardı. Yaklaşık beş yüz metre daha yürüdükten sonra kaldırımın benim olduğumun tarafında bir grup ihtiyar jazz müzik yapıyordu bu sayede New York’ta müziğin ne kadar önemi olduğunu bir kez daha anlamış oldum.
Neyse iş yerime varmıştım. Bu eski binadan içeri girdiğimde kendimi her zaman bir garip hissediyordum. Asansöre bindim ve bu kocaman gökdelenin on ikinci katına çıkıp kendi ofisime girdim, cebimdeki parayı çekmeceme koyarken gazeteyi aldığım yerdeki adamın bana fiş yerine başka bir kağıt verdiğini gördüm üzerinde bir adres vardı buraya git yazıyordu. Bir yanlışlık olduğunu düşündüm ama biraz da meraklanmıştım. İçimden bir ses adrese gitmem gerekiyordu. Ama adres Bronx’da bir yeri gösteriyordu ve kendimi tehlikeye atmak istemiyordum. Ama yine de gitmek istiyordum. Sonunda gitmeye karar verdim ve hemen bugün randevusu olan hastalarımı aradım ve bugünkü randevuların hepsini iptal ettim. Hemen aşağı inip taksi çağırdım. Taksi geldi ve beni adrese götürmeye başladı. Taksideki adam: “Senin gibi bir adamın Bronx’da ne işi olabilir?” dedi ben de onu öğrenmeye gittiğimi söyledim. Trafik vardı. En sonunda vardık, adama parasını verdim ve indim. Adres iki blok ilerdeydi yürümeye başladım. Adrese vardığımda eski hastalarımdan birini gördüm. “Sonunda gelebildin.” dedi. Biraz şaşırmıştım. Adama ne olduğunu sordum. Bana dedi ki: “Peşinde adamlar var.” Anlam verememiştim. Nedenini sordum. Bana açıklayacak zamanı olmadığını söyledi, bana bir tabanca verdi ve kendime dikkat etmem gerektiğini söyledi. Şaşkın bir şekilde taksi beklemeye başladım. Taksiciden beni evime bırakmasını söyledim. Evime gittiğimde biraz paranoyaktım evde birinin olamadığını anlayana kadar yatmadım. En sonunda evde birinin olmadığını anladığımda uyudum. Sabah kalkıp işe gittim ofisime girdikten on dakika sonra içeri polisler girdi ve beni tutukladılar. Karakola götürüp neden bir politikacıyı öldürdüğümü sordular. Ama ben kimseyi öldürmemiştim. Bana o zaman üzerimde bulundurduğum silahta neden parmak izlerim olduğunu sordular. Sonra balistik raporuna göre adamı öldüren kurşunun bende olan silahtan çıktığını söylediler. Onlara dün başıma gelen olayı anlattım. Bana inanmadılar ve silahı veren adamın ismini sordular. Onlara hastamın adını söyledim. Bana bu kişinin sekiz yıl önce silahlı bir kavgada hayatını kaybettiğini ve benim suçlu olduğumu söylediler. Hakimin karşısına çıkarıldım ve müebbet hapis cezasına çarptırıldım. Hayatım çöpe gitmişti.