Ben de Varım

Böyle olmayı ben seçmedim. Ben, Yunus Emre Öztürk, kendimi bildim bileli tekerlekli sandalyeye mahkumum. Pencereden yaşıtlarımın koşuşturmasını izlemek, onların kahkahalarını duymak, mutluluklarına şahit olmak ama yanlarında olamamak, uzaktan seyirci kalmak kalbimi çok kırıyor. Gerçekten çocuk olmak; amaçsızca koşuşturmak, çılgınlar gibi bağırmak, kavga etmek, sevmek ve sevilmekmiş bunu anladım. Seviliyorum. Bana her konuda destek olmaya çalışan, beni koruyup kollayan, gözeten bir aileye sahibim. Ailem bana her türlü imkânı sağlamaya, beni yaptıkları ya da yapabildiğim her şeye dahil etmeye çalışıyorlar. Benim farklı olmadığıma, sadece şanssız olduğuma inanıyorlar. Ben de buna inanmak istiyorum ama evden her dışarı çıkma girişimimizde yaşadığımız akıl almaz zorluk, insanların bana her seferinde acıyarak, iç geçirerek bakması benim bu dünyaya olan inancımı ve sevincimi zedeliyor.

Zamanımın büyük bir bölümünü evde, kitaplarımın arasında gezinmekle, gezemediğim, göremediğim belki de asla gidemeyeceğim yerleri hayal etmekle harcıyorum. Ben okumayı çok severim. Okuduğum her kitap bana yeni bir yaşanmışlık, yeni bir sevgi, bilgi katar. Kitaplar insanı yüz üstü bırakmıyor. Onların varlığına ve sana bir şeyler katabileceğine her zaman emin olabiliyorsun. Maalesef insanlar böyle değil. İnsanlar sanki kitaplardan daha az değer veriyor birbirlerine, bizim gibilere. Anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. Üzücü bir durumu görmezden gelmek sorunu çözmüyor. Eğer gerçekten değer verilseydi, ben ve benim gibi birçok insanın rahatça, kendini tamamen dışlanmış ya da önemsenmemiş gibi hissetmeyeceği, herkes gibi oyun parklarına, bahçelere, devam etmek istediği okuluna gidebileceği yeterli bir imkân sağlanırdı.

İçinde bulunduğum bu durum fiziksel engelden çok duygusal açıdan beni etkiliyor.  Hayatıma bulunduğum şartlar içinde devam etmek ya da en azından normal bir insan gibi hissetmek zor. İnsanların durumuma anlayış göstermesini bekliyorum, benim de toplumun bir parçası olduğumu kabul etmeliler. Ben de arkadaşlarım olsun, onlarla evin dışında vakit geçireyim, okuluma zorlanmadan gideyim, tiyatro izleyeyim, alışveriş yapayım isterim. Şu anki duruma bakacak olursak bunların beni fiziksel veya ruhsal olarak zorlamadan gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Yok sayılmış gibiyiz. İnsanlar hayatlarına bizi düşünmeden, sanki varlığımızın farkında değillermiş gibi devam ediyorlar. Bu durum canımı sıkıyor.

Engelli haklarının yasalar ile korumak gibi bir düşünce yakın zamanda ortaya atıldı. Ben isterdim ki ben ve benim gibi engelli kardeşlerimin hakları sırf yasa olduğu için değil, yani zorunluluk olduğu için değil de insanların bizi anlayıp engel kavramının farkına varıp haklarımızı korumamızda, kendi içlerinden gelerek yardımcı olsunlar. Toplumun engellilik kavramı hakkında bilinçlendirilmesi ve engellilere karşı olan tutumlarının gelişmesi ile birlikte yasal zorunluluk sayesinde haklarımıza daha iyi ve kaliteli olarak sahip olabiliriz. Belki de yasalaşma ile birlikte yapamadığım, yapmaya korktuğum ya da çekindiğim her şeyi gerçekleştirme fırsatı yakalayabilirim.

 

(Visited 2.389.546.239.141 times, 1 visits today)