İnsan, memeliler grubundan, iki eli, iki ayağı bulunan, iki ayak üzerinde dik bir biçimde dolaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan, dille, sözle anlaşan en gelişmiş sayılan yaratık, varlık olarak tanımlanmaktadır. Peki insan gerçekten nedir, neyden oluşur? Sadece düşünceler topluluğundan veya sadece duygu topluluğundan ya da her ikisinin karşımı mıdır insan?
İnsan alemi; ekosistemde olsun, felsefede olsun, en gelişmiş varlık olarak kabul edilir fakat kendi içinde çok komplekstir aslında. İnsan, doğuşundan itibaren dolayı halden de olsa bazı kararlar sonucunda hayata atılır ve bu kararlar hayatı yönetir. Bu yüzden her yaşta, her anda yaptığımız seçimler mühimdir. En zorlu kısım ise bu kararları doğru alıp almamamızdır aslında. Bu doğru kararların arasında insanın kendisini bilmesi çok önemlidir. Kendi ilgi alanını, isteklerini bilmeyen birey, hayatında, kariyerinde sağlıklı kararlar veremez ve bu onu kendisinden başka biri olma yönüne iter. En acınası durum da budur işte.
Günümüzde de yaygınlaşan ve yaygınlaşmaya devam eden sosyal medya icrası bu acınası durumun temel kaynağıdır. Sosyal medyada insanlara güzel görünmek veya olmayan alışkanlıkların varmış gibi gösterilmesi insanları birbirinin kopyası yapmaktadır. Bu durum ise toplumun beklentilerine uyma baskısı yaratmaktadır. Özellikle günümüzde kendimizi başkalarıyla karşılaştırmaya veya asla olmadığımız biri gibi olmaya çalışmak oldukça yaygındır. İnternette hayran kaldığımız insanlar gibi yiyip içmek, tarzımız olmasa bile onlar gibi giyinmeye çalışmak bunların ufak da olsa örneklerindendir. Bunu her ne kadar kişi fark etmese bile aslında kendisine yaptığı en büyük saygısızlıktır. Saygısızlıktan kasıt ise kendi düşüncelerini, isteklerini önemsemeyip hayran olduğun veya örnek aldığın insanın hayat açısını kendi hayat biçimin yapmaktır.
Ancak bu tür yaklaşımlar sağlığımız için zararlı olabileceği gibi gün sonunda kişiyi hayal kırıklığına da sürükleyebilir. İnsanın herkesten önce kendisine dürüst olması doyumlu bir hayat yaşamanın anahtarıdır nihayetinde. Her bir insan bireyi, kim olduğumuz bilinmeksizin kim olduğumuzu şekillendiren bazı yeteneklere, deneyimlere ve kuvvetli yönlere sahiptir. Başka birinin hayatını seçmek durumunda, özgünlüğümüzü kaçırır ve kişiselliğimizden ödün veririz. Bu ise güvensizlik, kendinden şüphe etme duygusu ve tatminsizlik gibi çeşitli duygulara yol açabilir. Bizi, kişileri bir diğerinden farklı kılan özelliklerimizin olduğunu ne yazık ki bazen hatırlayamayabiliyoruz, sıklıkla unutuyoruz. Benzersizliğimizi ve kendimizi olduğumuz gibi görmek özgüven duygumuzu geliştirebilir ve insanın kendisi hakkında olan düşünceleri pozitifleştirir. Başka biri olmaya çalışmayı bırakıp kendi güçlerimizi, yeteneklerimizi farkına varıp bunları geliştirmeye çalıştığımızda yaşamımızı daha anlamlı hale getirmiş olma olasılığımız artmaktadır. Başkalarının pabuçlarının altında yaşamam sonuç olarak kişinin kendisine yaptığı en büyük saygısızlıktır. Bizi benzersizliğimizden, özgünlüğümüzden ve kendimizi gerçekleştirmemizden mahrum eder. Bireyselliğimizi kucaklamak ve kendimize karşı dürüst olmak, mutlu ve anlamlı bir yaşam sürmenin anahtarıdır.