O gün hayatımın bembeyaz yeni sayfasına adım atacak olmanın verdiği heyecanla kalktım. Her sabah rutinim olan geceden demlediğim soğuk kahvemle biraz ayılmayı umarken bir yandan da telefonumdan uçuşumun detaylarını gözden geçiriyordum. Uzun süredir hiç bu kadar uzun bir yolculuk yapmamıştım, o yüzden içimi kaplayan heyecanın yanında telaş duygusu da kendini belli etti.
Yapacağım uçuşu, kat edeceğim kıtaları hayatımda taptaze bir başlangıca yorduğumdan olacak içimdeki umut hiçbir zaman dinmedi. İçim içime sığmıyor, bir an önce gideceğim yere varmak düzenimi baştan kurmak istiyordum. Geçmişte yaşadığım sıkıntıları unutmak istiyordum, şu an yaşadığım bölgenin bana bıraktığı kötü tecrübeleri ancak yepyeni bir ülkede her şeye sıfırdan başlayarak geride bırakabilirdim. Hayatımı sadece iyiliğe adayacak, geçmişimden çıkardığım dersleri önce kendi hayatımda sonra da yararımın dokunacağı tüm insanların hayatında uygulayacaktım. Bu yaşıma kadar sahip olduğum meslek olan gazeteciliği tüm gereklilikleriyle yerine getirdiğime inanıyor, başka alanlara yönelmem gerektiğini düşünüyordum. Aslında insanların hayatına dokunma, insanlık için bir şeyler yapma fikri de buradan doğdu. Yıllardır sahip olduğum meslek bana insanların iyiliğe ihtiyacı olduğunu seneler boyu tekrar tekrar anlattı.
Uçuşuma saatler kalmıştı, zaman geçtikçe heyecanım katlanıyordu. Havaalanına vardığımda kalabalığın tek bir ağızdan çıkan gürültüsü adeta beni içine çekti, başımı döndürdü. Bazı tanıdık yüzlerle karşılaştım, sıcak bir selam çaktım. Yeni bir hayata başlamamın sebebi olan iyilik duygusu dört bir yanımı daha havaalanındayken sarmaya başlamıştı. Ruhumu besleyen bu duygu, hayatıma da yansıyacak; hayat kalitemi arttıracaktı. Yaptığım bir sürü işlemden sonra nihayet uçağıma binebilmiştim. Cam kenarı seçtiğim koltuğumda yolculuğumun yarısını muhteşem bulut ve şehir manzarasını seyrederek diğer yarısını ise yeni başladığım romanımı okuyarak geçirdim.
İngiltere’ye sonunda varmıştım. Havaalanından çıkıp satın aldığım evin yolunu tutmaya başladım. Evimi bol bol seyahat edeceğim için havaalanına yakın bir konumda seçmiştim ondan dolayı çok zorlanmadım. Evimin bulunduğu sokak oldukça nezih ve temiz bir yerdi. Fotoğraflarda göründüğü gibi olan bu düzenli ve huzurlu sokağı daha şimdiden sevmeye başlamıştım. Evime yerleşmiş, muhiti az da olsa tanımak için etrafı turlamaya başlamıştım. Her şey gayet normal ilerliyordu ancak sokakta gördüğüm orta yaşlı bir adamla fazla göz göze geldiğimizi fark ettim. Ne zaman etrafıma baksam, gözlerini dikmiş bana bakıyor buluyordum onu. Bu durum beni her ne kadar şüpheye düşürse de çok fazla umursamamaya çalıştım. Orta yaşlarda, gayet normal görünümlü bir beydi. Ancak bakışları acı doluydu, belliydi bir hayat yorgunluğu olduğu. Paltomu dış kapıya asıp, bahçemde dinlenmeye başladım. İçeri gireceğim sırada paltomu üstüme aldım. Elimi cebime attım ve bir kağıt buldum. Üstünde bir adres yazıyordu. Bu adresi yazanın o adam olduğunu ve yardıma ihtiyacı olduğunu düşünerek hızlı adamlarla verilen adrese doğru gitmeye başladım.