Beklenmeyen Telefon

Telefonu kapatıp hızlıca çantamı toparladım. Söylenen yere varmak için az vaktim kalmıştı, acele etmem gerektiğinin farkındaydım. Üzerime elime gelen ilk montu giyip kapüşonumu kapatarak evden çıktım. Dar İstanbul sokaklarında hızlı adımlarla yürüyordum. Telefonda söylenen adresi yazdığım kâğıda tekrar göz gezdirip adımlarımı hızlandırdım. Güneş yeni doğmaya başlamıştı, hava hala serindi. Yüzüme çarpan soğuğu engellemek için yakalarımı suratıma doğru çektim. Beyoğlu’nu avcumun içi gibi bilirdim ancak yazan sahafı ne duymuş ne de görmüştüm. Bir köşeyi dönmemle karşıma çıkan taksi durağına vakit kaybetmemek için adresi sordum. Yol tarifini dikkatlice takip ederek adı kulağıma yabancı gelmeyen sokağa girdim, söylenen sahafın kepenklerini daha yeni açıyorlardı. Dükkânın sahibi olduğunu düşündüğüm adama günaydın diyerek içeri daldım.

İçeri girmemle telefonumun tekrar çalması bir oldu. Tedirginlikle etrafıma bakarak ekrandaki yeşil tuşa bastım. “Beklediğimden hızlısın.” Dedi karşıdaki ses. İzlendiğimin farkındaydım ama kesin olarak duymak sırtımdan aşağı bir sıcaklığın inmesine sebep oldu. “İlk konuşmamızda söylediğim kitabı bul, içinde bir isim yazıyor. Galata’da kime sorsan o ismi bilir. İnsanların seni yönlendirmesine izin ver.” Dedi ve telefonu kapattı. Elimdeki kâğıda bu sefer kitabın isminden emin olmak için baktım ve raflardaki harfleri takip etmek için kafamı kaldırdım. Sefiller ’in eski basımlarından birini bulmam gerekiyordu. Kapağına aşina olduğum kitabı hızla raflara göz gezdirerek aramaya başladım. Bulmamı zorlaştırmak için olsa gerek, en köşeye saklanmıştı. Sayfaları gözümü kırpmadan karıştırdım ve içinden yere düşen kâğıdı alarak hızlıca sahaftan dışarı fırladım.

Neredeyse 20 dakikadır Galata sakinlerinin “Bu ismi ben bilmem ama o bilir.” Diyerek beni sokaktan sokağa yönlendirmesiyle koşuşturuyordum. Bu saçma oyunu bırakmama çok az kalmıştı. En eski, en karanlık sokaklarda yürürken tüylerim ürperiyordu. Kapısı aralık eski bir depoya girdim ve içeride biri var mı yok mu öğrenmek adına boşluğa seslendim. Yankılanan ayak sesleriyle bana yaklaşıldığını anladım ve yerimde durup her kimse yanıma gelmesini bekledim. “Birine mi bakmıştın?” dedi çatallı, boğuk ses. Kafamı sesin sahibine çevirdim. Bakışları beni delip geçerken boğazım düğümlenmişçesine ağzımı açıp kapattım. “Dilini mi yuttun?” demesiyle kendime geldim, kâğıtta yazan ismi söyledim. “Rıfkı Çelik diye birini arıyorum.” İsmi duymasıyla gözlerinin açılmasını izledim. “Neden arıyorsun Rıfkı… Rıfkı’yı?” Sahiden neden arıyordum Rıfkı’yı? Bu telefon oyunları hep hayatımın bir parçası olmuştu ama bu işi ya para ya da birine bir emanet vermek için yapıyordum. Bu defa sadece sonuçlarından memnun kalacağım söylenmişti. “Öyle talimat aldım.” Dedim. “Kimden?” diye ısrar etti. Derin bir nefes aldım. “Söyleyemem.” Doğrusu bilmiyorum olacaktı, ama karşımdaki uzun boylu, sert mizaçlı adamın onunla oyun oynadığımı düşünmesi istediğim en son şeydi. “Bana istediğimi vermezsen sana yardımcı olamam.” Gözlerimi yumup iki saniye mantıklı bir cevap düşündüm. “Sabah eski bir tanıdığım aradı, bir konuda yardıma ihtiyacı varmış. Rıfkı her kimse ona ulaşıp selamını iletmemi söyledi. Derdine derman ondaymış.” Yalan söylemeyi hiç beceremezdim. Hikayemin doğruluğunu tartarcasına tek kaşını kaldırdı. “Senin gibi temiz yüzlü bir kızın Rıfkı gibi bir serseriyle ne işi olur?” Bu adam sinirlerime dokunmaya başlamıştı. Fazla bilgi vermek canımı yakardı, vaktim de azalıyordu. Adamın eliyle arkaya doğru bir işaret yaptığını gözümün ucuyla gördüm. Etrafa bakındım. “Yardım edecek misiniz?” Cümlemi tamamlayamadan kafamın arkasında bir acı hissettim ve gözlerim kapandı.

Ağır bir baş ağrısıyla yatağımda uyandım. Rüya mı değil mi hatırlamadığım olayları hızlıca gözümün önüne getirdim. Duvardaki saate baktığımda akrep 4’ü göstermek üzereydi. Başımı sıvazlarken telefonumun sesini duydum. Hızlıca zil sesine doğru ilerledim. Duvarda asılı, önceden orada olmadığından emin olduğum kâğıt dikkatimi çekti. “Sakın telefonu açma!” yazısını okumamla ayaklarım yere çivilendi. Ben neye bulaşmıştım?

(Visited 37 times, 1 visits today)