Dün akşam 10. yaş günümü kutladık. Bu yüzden geç yattım. 00.08’de. Biliyorum çünkü odamda asılı kocaman bir saat var. Bu saatin arka planında deniz ve kumsal var. Gerçekten o saati çok seviyorum. Sevmemin bir nedeni var. Bu saat dün akşam Melike teyzemden hediye gelmişti. Fransa’dan! Ayrıca kumsalı çok severim. Maalesef Ankara’da yaşadığım için sadece yaz tatillerinde gidebiliyorum.
Çok güzel ve deliksiz bir uykudan sonra uyandım. Evet, uyandım. Ama nerede uyandım acaba? Haydi tahmin edin. Benim sevdiğim ama gidemediğim yer. Evet bildiniz! Kumsal. Yani öyle gözüküyordu. Bir kulübenin içindeydim. Pencereden berrak ve parıltılı denizi görebiliyordum. Ahhhhh. Düşününce bile rahatlıyorum. Neyse, uyandığımdan 5 dakika sonra kulağımı neredeyse patlatacak bir ses duydum. Uyan diye megafondan bağırıyordu. Pardon, insan değil. Hayvan. Evet biliyorum hayvanlar konuşamaz. Ama konuşuyordu işte.
Merakım iyice arttığı için süratle dışarı çıktım. Ne göreyim! Bir yengeç bana bakışmış, yengeç (yengeçlerin konuştuğu dil herhalde) bir şeyler söylüyordu. Ama iyi ki de Türkçe biliyordu. Bana derdini anlattı:
Merhaba. Ben Bay Yengeç. 12 yıldır güzel evimde mutlu mutlu yaşıyordum. Ta ki bugüne kadar. Dün akşam büyük ve sert bir fırtına oldu. Bütün yengeç sülalemizi deniz farklı farklı yerlere fırlattı. Ve şuan bu adada tekiz. Sadece sen ve ben. Bana evimi bulmaya yardım edersen sana minnettar olacağım.
Herkesin muhtemelen düşündüğü soruyu sordum. “Neredeyim ben?” Yengeç bunu çoktan söylese bile (bir adada olduğumuzu) yine de sordum. Maalesef o da bilmiyordu. Tek bildiğimiz bir adada olduğumuzdu. En azından yardımsever biri olduğum için Bay Yengeç’e yardım etmeyi kabul ettim ve yürümeye başladık.
Bana kendinden bahsetti. 21 yaşında her gün kumsalda güneşlenen 4 kardeşi ve 2 abisi olan bir yengeçti bu. Rastgele yürürken önümüze bir harita çıktı. Bu haritanın üstünde bir bilmece yazıyordu. “Aynı hazine avlarındaki gibi!” diye heyecanlandı Bay Yengeç. Bu bilmece şöyleydi:
En temiz böcek hangisidir?
Bu bilmeceyi de size sormak istiyorum arkadaşlar. En temiz böcek hangisidir?
“Hah çok basit. Tabii ki hamam böceği! ” dedi Bay Yengeç. Doğru bildiniz mi? Harika! Aniden kağıdın üstünde bir not belirdi. Arkayı çevir! Herkesin tahmin edebileceği gibi kağıdın arkasını çevirdik. Bir hazine haritasıydı bu! Daha doğrusu ev haritasıydı. Bu harita bizi düz bir şekilde 1o dakika yürüttü. Sonunda da beklenmedik bir şey oldu. “Çıkmaza geldik. Burada taştan bir duvar var. ” dedim. Bay Yengeç, “Ama yanda da deniz var. Denizden yüzerek geçebiliriz. ” dedi. Ama sorun şu ki, bunu size daha önce söylemeliydim. Biliyorum. Denizi ve kumsalı ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz ama, ben yüzme bilmiyorum! Evet, 10 yaşıma girdim ama yine de bilmiyorum. Sebebi ise ben denizin dışını seviyorum. İçini değil. Ya bir köpekbalığı seni popondan yakalarsa ne olur? Öyle kalırsın. Sadece korktuğum için ders almadım.
Neyse ki, Bay Yengeç buna saygı duydu. “Bak Yaren, korkman çok normal. Ama bu kadar sığ bir yerde köpekbalığının olması %0.01’dir. Kimse sana zarar vermez. Merak etme. ” dedi. Bu konuşmalar bana cesaret kazandırdı. Ve aklıma harika bir fikrin gelmesini sağladı. Yaprakları kullanarak kendime bir can simiti yaptım. Böylece suda batmadım. Zaten korkmama gerek yokmuş. 2 dakikalık yüzme mesafesinden sonra taş duvar sona eriyormuş. Sudan çıktığımızda gördüğümüz şeye inanamadık. Bu Bay Yengeç’in eviydi! (Nerden biliyorum diye sormayın.) İnanamadık. Çok mutlu olmuştuk. Tam Bay Yengeç’e görüşürüz diyecektim ki, annemin sesini duydum. Beni dürtüyordu. “Uyan! Uyan Yarencim okula geç kalacaksın!” diyordu annem. Meğersem bu bir rüyaymış. Keşke gerçek olsaymış.
Ama kimbilir, belki de gerçekti…