Batıl inanç aptalca, çocukça, ilkel ve irrasyonel bir şeydir. Ama bir tahtaya iki kere vurmanın da ne maliyeti var ki? Demiş Juidth Viorst. Batıl inançlar insanın “bilinmeyen” karşısında duyduğu kaygı, gerilim ve güvensizlikten kaynaklanır. Eski çağlarda şimdi batıl dediğimiz inançlar gündelik yaşamın bir parçasıydı. Eski çağlardan gelen bilgilerin evrilip çevrilmesiyle belki bir zamanlar insan için iyi olduğu düşünülen şey bizim zamanımızda kötü bir anlama gelebilmektedir. Özet yapacak olursak batıl inançlar bilgi cahilliğinden kaynaklanır, belirsizlik duygusu insana bir şey belirlemeye iter. Böylelikle batıl inançlar iyi veya kötü yönden oluşur.
Bugünlerde artık bilimin açıkladığı gerçeklerle örtüşmediği gibi boş inanışlar, batıl inançlar, olarak insanın yaşamını kısıtlamakta ve kişinin gerçeklerle, çevresiyle uyumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Batıl inançların bir diğer sebebi ise ön yargıdır. Eski çağlardan büyü yapan insanların, ki büyü yapıp yapmadıkları bile bilinmiyor, onların tabiriyle cadıların besledikleri siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştüklerine dair korku dolu halk hikâyeleri üretildi. Bu hikâyeden oluşan ön yargıyla birlikte insanlar kara kedilerden ve onu besleyen kişilerden korkmaya hatta öldürmeye başladı. Kökeni 19. yüzyıla dayanan bir batıl inanışa göre çatlak bir zeminin üzerine basmak siyahi bir insana dönüşmenize sebep olabilirdi. Şüphesiz ki annelerin uydurduğu ve çocuklarını korumak için söyledikleri bir cümleydi ancak bunu yaparak çocukların zihnine ırkçılık tohumları ektiklerinin farkında değildiler. Bunun gibi pek çok batıl inanç toplumda huzursuzluklara neden oldu.
Batıl inançlar bir yönden de psikolojik bir rahatlama. Nasıl mı? İslam’da nazara inanılır, ne kadar doğru olduğu ben de bilmiyorum, nazar olunabileceği hissedilen durumlarda tahtaya iki kere tıklatılır. İnsanlar böyle vurarak kendilerini nazarın gerçekleşmeyeceğiyle ilgili kendilerini telkin ederler. Yani bir bakıma psikolojik yönden rahatlarlar.
Fakat psikolojik rahatsızlıklara sebep de olabiliyor hatta o batıl inancın etkilerini toplumda görebiliyoruz. Mesela 13 sayısı. 13 sayısının uğursuz olduğuna dair inanç bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiştir. Bu hastalık ise triskaidekaphobiadır. Bu inancın kökleri mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. Işık ve güzellik tanrısı Balder’in verdiği ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Çıkan tartışmada Loki Balder’i öldürür. İskandinavya’dan Avrupa’nın güneyine kadar yayılan bu mit, Hıristiyan din adamları tarafından Hz. İsa’nın son yemeğine uyarlanır. Bu uyarlamada Balder’in yerini Hz. İsa, Loki’nin yerini de Judas alır. Bu yemekten 24 saat sonra Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürüldüğü için Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. 13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.
Verdiğim örneklerde gördüğünüz gibi batıl inançlar bir yönden psikolojik bir rahatsızlıkken bir yönden ise psikolojik bir rahatlamadır. Fakat bence bu bir psikolojik rahatsızlıktır. Aslında olamayan bir şeye inanıp uygulamak benim fikrimce bizi doğrularımızdan ve gerçeklikten uzaklaştırır. Hatta kendi benliğimiz kaybettirir. Bu durum bir bakıma olmayan bir dedikoduya inanmak ve yaymak gibidir. Ve böylelikle kötü sonuçlar doğurabilir mesela ölüm gibi.
Kaynakça:
Onedio
https://www.e-psikiyatri.com/batil-inanclar-nasil-etkiliyor