İlkokula ilk başladığım günü dün gibi hatırlıyorum. O kadar çok heyecanlanmış ve strese kapılmıştım ki hiç unutmuyorum. Heyecandan gece bir türlü uyku tutmamıştı. Sabah sırtımda bayılarak aldığım parlak pembe sırt çantam, üzerimde yeni tertemiz ve ütülü okul formam, ayağımda siyah rugan ayakkabılarım ve iki yandan bağlı saçlarımla okula gitmeye hazırdım. Annem, babam, dedem ve anne annem ile birlikte okul kapısından içeri girdiğimizde başıma neler geleceğini, nasıl arkadaşlarla tanışacağımı, nasıl bir öğretmenimin olacağını düşünüyordum. Biraz da korkuyordum. Okul bahçesinde bir sürü çocuk vardı. Tören yapıldı ve sınıflarımıza yerleştirildik. Öğretmenimiz Sabriye Hanım bizi sınıfta karşıladı. Çok tatlı, sevecen ve güler yüzlü birisiydi. İlk günden onu çok sevmiştim. Okula yeni başladığımız için sınıfı çok güzel süslemişlerdi. Her yerde rengarenk süsler ve balonlar vardı. Sıralarımıza oturduktan sonra birden palyaçolar çıkıverdi. Okulda palyaço göreceğim hiç aklıma gelmezdi, çok şaşırmıştım. Herkes şaşkın şaşkın bakarken palyaçolar gösteriye başlamıştı. Çok eğleniyorduk. Öğretmenimizi de çok sevmiştim. Ben okula ilk başladığım yıllarda biraz içine kapanık bir çocuktum, bu nedenle çabucak arkadaşlık kuramıyordum. Ama zaman geçtikçe bu durum değişti ve bir sürü arkadaşım oldu. Sadece kendi sınıfımdan değil diğer sınıflardan da birçok arkadaşım oluyordu. Artık okula gitmek için can atıyordum. Hatta bazen hasta olduğumda bile okula gitmek istiyordum. Arkadaşlarımdan ayrı kalmak istemiyordum. Birlikte çok eğleniyorduk. Sınıfta derslerimiz çok keyifli geçiyordu. Öğretmenimiz biz okula ve derslere alışana kadar her konuyu ilk önce oyunlarla anlatırdı. Bir konuya ilk önce oyun ile başlamak konuyu bizim için çok zevkli kılıyordu. Hem bu sayede konu daha rahat anlaşılıyordu. Teneffüslerde çok güzel oyunlar oynuyorduk.
Başlangıç
(Visited 108 times, 1 visits today)