Bir gün televizyonun karşısında oturuyordum. Kanallarda gezinirken bir kanal gözüme çarptı. O kanalda, Guinness rekorlar kitabına girmiş uzun atlama mesafesini gördüm. Ben de yapmak istedim. O zaman 5. sınıftaydım. Aileme çok ısrar edince beni jimnastik kursuna yazdırdılar. Orada en başarılı olduğum şey uzun atlamaydı. Ona çok ilgi duyuyordum.
Liseye başladığımda uzun atlama müsamereleri başladı. İlk olarak kendi ilimde başarı listesine girdim. Ardından ülke içindeki turnuvalara katıldım. Ve onları da kazandım. En son dünya turnuvasında 120 ülkeden pek çok yarışmacı gelmişti. Ve ben yine onların arasındaydım. Şampiyonalar başladı. İlk başlarda çok iyi ilerledim. Sonlara doğru çok zorlandım ama yine de az bir mesafe ile kazandım. Üç kişi kalmıştı. Uzun atlamada çok iyi olan Rusya, Japonya ve Almanya kalmıştı. İlk önce Almanya’yı yendim. Yaklaşık 4 metre atladım. Sonra Japonya ile karşı karşıya geldim. Japonya 4.5 metre atladı. Neyse ki 4.60 metre ile kazandım. Sona kalan Rusya oldu. Rusya aşırı iyiydi. Yaklaşık 5 metre atladı. Onu yenebileceğimi hiç düşünmemiştir. Sıra bana geldi. Atladım. Ve 6.5 metreye sıçradım. Bir an bacaklarım ayrılacak gibi hissettim. Sanki havada süzülüyordum. Çizgi filmlerdeki gibi uçuyorum zannettin. O kadar inanmıştım ki…evet yapacaktım. Ve işte oldu. Tam tamına 6.5. metre ve ben şampiyonluk kupasını elimde tutuyorum. O merdivenlere çıktım ve en üstteyim.
Sonuç olarak asla imkânsız diye bir şey yok. Varsa da ben buna inanmıyorum. Çalışarak başarabiliriz. Çünkü bir insanın ihtiyacı olan bütün kuvvet beyninde. Bir kez kafaya koymak yeterli….