Günümüzde çoğu insan başarı yolunda emek vermeden başarının kazanılmayacağını ve bireyi hedefe götürmeyeceği fikrini paylaşıyor. Peki, gerçekten de başarıya ulaşmak uğruna zorluk çekmek bir zorunluluk mudur?
Günümüz dünyası, insanların başarı kavramını birbirinden tamamen ayrıştırdıkları bir dünya haline geldi. Herkesin hedefleri, hedefler doğrultusunda uygulamak istediği planlar, hedeflerinin ulaşılabilirliği birbirinden oldukça farklılaştı. Örnek vermek gerekirse kimi insan kolay yoldan para kazanmanın zaman açısından tasarruflu ve uygulanabilirlik açısından emek vermeye göre çok daha mantıklı olduğunu düşünüyor. Uzun lafın kısası, bu insanlar başarıyı para olarak görüyorlar. Paraya yeterli miktarda sahip olup varlıklarından tatmin olduklarında ise kendilerini başarılı birer birey sayıyorlar. Farklı bir bakış açısından bakılırsa bu tür kişiler, konfor alanından çıkmanın nasıl bir süreç olduğunu henüz kavramış bireyler değiller. Çünkü hayatlarında hiçbir zaman tutkuyla istedikleri bir şeyi haddinden fazla şekilde emek sarf ederek elde etmeye çalışmamışlar. Emek isteyen şeyleri yapmaya bile yeltenmediklerinden başarının -yani onlar için paranın- kolay yollarla elde edilebileceği fikrine sahiptir bu bireyler. Kimisi ise iş, unvan, para gibi unsurların emek isteyen süreçleri beraberinde getirdiğine inanır. Bu tür insanlarsa başarı yolunda iz bırakmanın elzem olduğunu düşünürler. Belki amaçları isteklerine sahip olduklarında çevrelerindeki insanlara ne kadar zor bir süreç atlattığını anlatmak suretiyle beğeni ve hayranlık toplayıp başarılarını insanların bu sözleriyle kutlamaktır. Ya da kim bilir; belki de yalnızca hedeflerine sıkıca sarılmış, başarının erişilmesi zor bir mertebe olduğunu düşünmüş ve onun için her şeyi feda etmeyi göze almış birer insanlardır.
Olaya bir de kendi bakış açımla bakıp sizi fikirlerimi anlatmak suretiyle aydınlatmak isterim. Hayatım boyunca sonumun güzel olması için acı çekmem gerektiğine inandım. Benim düşündüğüm sancılı veya kötü süreçlerin beraberinde güzel anları, yaşamak istediğim hayatı getirdiğiydi. Bu nedenle başarımı zor yollarda aradım. Çok basit şekilde ilerlemek gerekirse basit bir matematik problemini daima zor bir yol arayarak çözüme ulaştırmaya çalışırdım. Problemin nispeten daha kolay bir yolu gösterildiğindeyse daha iyi aklımda tutabilmenin, sorunun güç yolunu öğrenmeme bağlı olduğunu düşünürdüm. Lakin geçirdiğim şu son birkaç yıl, benim işlerin böyle yürümeyeceğini görmemi sağladı. Nedeni ise benim için başarının oldukça çeşitli şeyler ifade etmesiydi. Başarı, sadece hayatımın iyi bir sonla bitmesi demek değildi benim için. Fazla yakın olmadığım bir insanın benimle sohbet etmeye çalışması bile bir başarıydı gözümde. Böyle bir durumda kişilerin gözünde bir değer kazanmayı başarmıştım. Tabii ki bunlar küçük başarılar. Yalnız büyük başarıları oluşturan parçalar, küçük başarıların ta kendisidir. Ben böylesi bir fikri insanın zihnen tekâmül etmesine bağlıyorum. Çünkü bir insan olgunlaştıkça hayatında karşılaştığı küçük şeylerden dâhi zevk almayı, bunu daha büyük hedefler için bir fırsat olarak görmenin büyüklüğünü anlar. Kendi geleceğim için bir dileğim de, yetişkin bir birey olduğumda bu fikrin pekişmiş haliyle benim için hâlâ geçerli olmasıdır.
Son olarak her insan hedefleri doğrultusunda emek verdiyse başarıya ulaşmayı hak eder. Ancak bazen başarı yalnızca bir adım uzaktadır. Bunu anlamak için güç yolların sonuç vereceğine inanmak işe yaramaz. Tek yapılması gereken tek bir adım atabilecek kadar emek sarf etmektir. Bu küçük adımlar insanın asıl hedefine ulaşmasını sağlar. Ve hayır, başarmak kendini amacın uğruna harap etmek değildir.