İnsanlar doğar, büyür, konuşur, okula gider, yeni şeyler öğrenir, sınavlara girer, iş sahibi olur, yaşlanır, emekliye ayrılır ve vaktizamanı gelince bu dünyadan göçer. Peki bunca gayret ne içindir? insanlar neden bir gün göçüp gidecekleri bu dünya için bu kadar gayret sarf etmektedir? Bu sorunun cevabı aslında çok basit; insanlar bir konuda kendini geliştirmek, başarılı olmak istemektedir. Ellerinden bir iş gelsin; bir şeyler başarabilsinler ki hayatın lütfettiği o eşsiz tatminat duygusunu, mutluluğu, bulabilsinler. Özetle insanların bu dünyadaki motivasyonları başarılı olmak ve dolaylı yoldan da mutluluğa erişmektir.
Başarıya ulaşmak -başarılar kişiden kişiye göre farklılık gösterdiğinden- herkes için farklı bir anlam ifade eder. Başarılar; yaşa, cinsiyete, olgunluğa, göre değişebilen faktörlerdir. Bana göre başarılı olan bir insan başkalarına göre başarılı olmayabilir, ben kendime göre başarılı olabilirim ama diğer insanlar beni başarılı bulmayabilir. Fakat günün sonunda insan bir şeyleri başardığını düşünüyorsa bu kesinlikle belirli şeylerden feragat ettiği ya da bazı fedakârlıklar yaptığı içindir. Çünkü insanlar başarı istiyorsa rahatsız edilmek onları memnun etmelidir.
Dünyadaki başarılı insanları mercek altına tuttuğumuzda hemen hemen hepsinin bulundukları konumlara ulaşabilmek için belirli şeylerden vazgeçmiş ve birtakım fedakarlıklar yapmış olduğunu fark edebiliriz. Bu da demek oluyor ki onlar da yeri ve vakti geldiğinde rahatsız olmaktan memnuniyet duymuşlardır. Burada “rahatsız” olmaktan kasıt edilen aslında konfor alanını terk etmektir. İnsanlar hep konfor alanında yaşayıp bir yandan da başarılı olmak ister fakat ne yazık ki bu dünyanın kanunlarına aykırı. Hiç zorluk görmeden ya da hiç “rahatsız“ olmadan başarılı olan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor demek isterdim, fakat durum bundan da öte. Dünyaya konfor alanından ayrılmadan başarıya ulaşmış bir insan maalesef henüz gelmedi ve geleceğini de pek sanmıyorum.
“Dünya’ya konfor alanından çıkmadan başarıya ulaşmış bir insan gelmedi” cümlesini kurduğumda aklınıza birtakım emek sarf etmeden zengin olmuş ya da mutlu gibi gözüken insan gelmiş olabilir, fakat zengin oldukları ne yazık ki onların başarılı ya da mutlu oldukları anlamına gelmiyor. Bilakis bu emek sarf etmeden sahip oldukları mülkiyetleri bir zaman sonra onları mutsuz edecektir. Çünkü sahip oldukları bu şeyler için hiçbir zaman kendilerinden emin bir şekilde “Evet; bunlar benim, bunların hepsinin ben kendim elde ettim” diyemeyeceklerdir. En kötüsü de ellerindeki bu maddi varlıklar onları çok kısa sürede doyuma ulaştıracak ve yaşama motivasyonlarını kaybettirecektir.
Sonuç olarak başarı, dünyevi hayatta bizi gerçek ve kalıcı bir mutluluğa ulaştırabilecek ender şeylerden biridir. Başarılı olmak kolay bir şey olmamasının yanı sıra birçok fedakarlık gerektirmektedir fakat insanın başarılı olduğunda elde edeceği memnuniyeti tarif etmek bir nevi imkansızdır. O memnuniyeti bir kez tatmış olan insanlar genelde onun bağımlısı olur ve bu memnuniyeti sürdürmek ve tekrar tatmak için ellerinden gelen her şeyi yapar. Sürekli konfor alanında yaşayıp hiç rahatsızlığa ve gayrete gelemeyen insanlar zaten başarısızlığa ve mutsuzluğa boyun eğmişlerdir.