Korkularım, kaygılarım var… Akademik başarı kaygısından yükseklik korkusuna kadar, alakalı alakasız şeyler. Okulumu değiştirmiştim, ortaokulu bitirip liseye başlamıştım. Yeni okulum kolay okunacak bir okul değil, tam tersine başarılı olabilmek için çok çalışılması gereken bir okuldu. Çok sınav yapan yoğun ödevleri veren bir yerdi ama ben okulumu seçerken bunları hepsini biliyordum. Başarabileceğime inanıyordum çünkü yaz tatilinde bile sıkılıp ders çalışan biriyim.
Okulun ilk günü çok stresliydim, yeni okul, yeni arkadaşlıklar, yeni bir sayfa… En büyük şansım -aynı sınıfta olmasak bile- eski okulumdan gelen bir arkadaşım olmasıydı. En azından birbirimize destek olacak beraber farklı arkadaşlar edinecektik. Derslerde zorlanırsak beraber çalışacağız, bir konuda sıkıntı yaşarsak beraber halledecektik. Kendimize inanıyorduk. Sınıfa girdiğimde herkes arkadaş olmak istiyordu birbiriyle. Arkadaş olmak istemelerine rağmen kimse kimseyle konuşmuyordu. Nasıl anladın peki bunu diye soracak olursanız insanların bakışlarından ne demek istediklerini anlamak benim için çok da zor olmuyor. Kimse birbirine adım atmayınca ben de sosyal yaşamda ne kadar utangaç bir insan olsam ve anneme “Yok anne ilk ben kimseye merhaba gibi bir şey diyemem. Cevap veririm ama sohbeti başlatamam.” desem bile bütün sınıfın önünde enerjimi ve ne kadar arkadaş olmak istediğimi, sınıfımızın birbiriyle çok uyumlu olacağından ve herkesin birbiriyle çok iyi anlaşacağından emin olduğumu söyledim.
Cesaretime ben bile şaşırdım aslında ama bunu yapmadan önce aklıma yazın bir arkadaşımın dediği bir cümle geldi. Şöyle demişti: “Eğer korkularını yenmek istiyorsan, onların üzerinde gideceksin, yapamıyorum desen bile yapacaksın. Eğer biri sana yapamazsın diyorsa ona inat yapacaksın, yapabildiğini göstereceksin. Yapamazsın diyen kişi illa senin dışında biri olmak zorunda değil. Bunu sana içindeki insan da söylüyor olabilir.” Madem sosyal olarak utangaç bir insanım insanların önünde cesaret göstererek konuşmam gerekiyor dedim. Gerçekten de işe yaradı, bunu söyleyen en yakın arkadaşımdı, her zaman ona güvenirdim o yüzden bu sözünü yürürlüğe koyduğumda işe yarayacağını biliyordum. Sayesinde bir korkumdan kurtulmuş oldum. Okulda bir anda cesaretim sayesinde çok fazla arkadaşım oldu, nasıl ben de bilmiyorum, belki başkaları da nasıl böyle cesaretli olduğumu ilk günden, ilk andan nasıl bu kadar rahat konuşabildiğimi merak etti.
Zaman geçti dersler yoğunlaştı, ödevler o kadar çoktu ki -konuları iyice pekiştirmemiz için bu kadar çok verdiklerinin hepimiz biliyoruz- eksik hissettiğimiz konulara da çalışmak için eğlencemizden ödün vermemiz gerekiyordu. Mesela daha az gezmemiz, AVM’ye gidip harcayacağımız zaman yerine ders çalışmamız gerekiyordu. Akademik başarısını önemseyenler benden farksız, her şeylerinden ödün vererek ders çalışıyorlardı. Yazılılar yakındı, konular ve dersler çoktu. Halledebilirim dedim. Kendime güvenimi iyice topladım ve “Benim başaramayacağım şey yoktur.” dedim. Altı üstü bir yazılı, nesini yapamayacağım ki, hep çalıştım, çok çalıştım, başarırım dedim. Başardım da. Yazılı haftamız geçti gitti. Ders öğretmenlerimiz yazılılarımızı açıklamaya başlamıştı, hepsi 90 üzeriydi, çok mutluydum, emeklerimin karşılığını almıştım.
Ben şunu öğrendim: Her şey bir şekilde hallolur, yeter ki siz çaba sarf edin, çözüm üretin. Azmederseniz kafanıza koyduğunuz her şeyi yapabilirsiniz, yeter ki hedefinizden vazgeçmeyin, pes etmeyin. Ben azmettim ve çok sayıda korkumu yendim, kaygılarımı atlattım, ben de normal bir insanım, bu yazıyı okuyan sen de. Herhangi bir farkımız yok. Ben yaptıysam sen de yapabilirsin.