Barışçıl Bir Toplum İçin Katı Kurallar Şart mı?

Daha katı ceza politikalarının uygulanmasının dünyada daha barışçıl bir ortam oluşturup oluşturmayacağı günümüzde halen devam eden bir tartışmadır. Ben de bu konudaki düşüncelerimi, en katı ceza politikalarından biri olan idamdan (yani “devlet onayı ile öldürme”) yola çıkarak daha katı yasaların ve ceza politikaların ne kadar caydırıcı olup olmadığından bahsetmek isterim. Fakat başlamadan söylemek isterim ki idam cezası gibi bir politikayı ele aldığımızda değerlendirmemiz gereken pek çok ayrı husus vardır. İnsanların temel haklarına aykırı olması, masumların idam edilmesi, bazı gruplara orantısız olarak idam uygulanması, din açısından idamın nasıl karşılandığı gibi kavramlar bu hususlara örnek olarak gösterilebilir.

 

Her an kadar günümüzde pek çok ülkede idam cezası yasalar ile engellenmiş olsa da halen günümüzde bu ceza politikasını uygulamaya devam eden ülkeler vardır. Çin, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Irak bu ülkelere verilebilecek örneklerdir. Bunların yanı sıra daha az oranlarla sıra dışı durumlarda (savaş suçları gibi) idam cezasını uygulayan ve yasal olmasına rağmen uzun bir süredir bu cezayı uygulamayan ülkeler de vardır. Ülkemizde ise idam 1984 yılından beri uygulanmamış ve 2004’te de resmi olarak yasalardan çıkarılmıştır. Halkın bu konudaki görüşleri için ise 2010 yılı sonrası birkaç yıl arayla farklı kurumlar tarafından anketler düzenlenmiştir. Sonuçlar incelendiğinde %50-%60 civarında idam cezasını savunurken, yaklaşık %30’unun karşı çıktığı, kalanların ise kararsız olduklarını dile getirmişlerdir.

Geçmişten bugüne idam cezasının ne kadar caydırıcı olduğu konusunda birçok araştırma gerçekleştirilmiştir. Thorsten Stellin’in eyaletler arası kıyaslaması, idamın uygulandığı zamandan 60 gün öncesini ve sonrası izleyerek benzer çalışmalar yürüten Robert Dann ve Leonard Savitz, Isaac Ehrlich’in elde ettiği Ehrlich Modeli, Dr. Louis West’in makalesinde idamı cinayet yoluyla intihar gelişimi diye isimlendirmesi bu konuda yapılan araştırmalara ve yazılan makalelere örnek verilebilir. 

Yapılan birçok araştırmada elde edilen verilere göre idam cezası ve işlenen cinayet suçları arasında  kesin bir ilişki kurulamamıştır. Bazı istatistiklere göre idam cezası getirilen ülkelerde cinayet oranı düşse de başka ülkelerde bu oran artmıştır. Fakat bu oranın arttığı ve azaldığı bazı ülkelerde getirilen kurallar, arttırılan denetlemeler, değişen toplum yapısı gibi etkenlerden kaynaklı diğer suç oranlarında da benzer şekilde artış ve azalış görülmüştür. Isaac Ehrlich, 1933-1969 yılları arasında ABD’deki cinayet ve idam istatistiklerini, işsizlik ve kişi başına düşen gelir gibi sosyal faktörleri de katarak kıyaslamıştır. Analizi sonucunda elde ettiği modelde, idam ve cinayet oranlarının arasında  istatiksel olarak anlamlı  ancak zayıf bir ilişki olduğu ve bu nedenle idam oranları arttıkça cinayet oranları azalıyor gibi gözüküyordu. Bunun üzerine Ehrlich genel olarak ceza uygulamasının, özeldeyse idam cezasının, potansiyeller katiller üzerinde bir caydırıcılığı olduğu hipotezini reddetmenin mümkün gözükmediğini söylemiştir. Fakat bir süre sonra Ehrlich Modeli’ni inceleyen bilim adamları modelde hatalar olduğunu fark etti. John Taylor ve Peter Passel’in yaptığı incelemede idam cezası ve cinayet oranları arasındaki ilişkinin çok da tutarlı olmadığı anlaşıldı. Eğer modelde ilişki tutarlı olsaydı sadece spesifik bir zaman aralığında değil test edilen her aralıkta bu ilişkinin görülmesi beklenirdi fakat Ehrlich Modeli’nde bu ilişki her zaman aralığı için tutarlı değildir. Yapılan bu araştırmaların sonucunda ağır ceza politikalarının, idam cezası gibi, işlenen vahşi suçların oranında pozitif bir etkiye sahip olduğunu kesin olarak söylemek mümkün değildir.

Sonuç olarak bir insana verilebilecek en katı ceza olan idamın bile suçların önlenmesinde istatistiksel olarak güçlü ve anlamlı bir etkisi olmadığı ortadayken, ağır ceza politikalarının dünyayı daha barışçıl bir ortam kılacağına inanmıyorum. Her ne kadar “işlenen suça denk ceza” kavramı kişiden kişiye değişse de öç almak ve adalet arasındaki farkın göz önünde bulundurulması gerektiğini; verilecek cezalarda ise kısasa kısas gibi bir yaklaşım yerine daha modern ve insancıl ıslah etmeyi amaçlayan cezaların benimsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

(Visited 135 times, 1 visits today)