Ben dünyada söz sahibi bir lider olsaydım barış planım için yeni bir dünya haritası çizmezdim çünkü ben o ülkelerde yaşamayan ya da herhangi bir devlet insanının bu tarz kararlar almasına karşıyım çünkü ben hiçbir devlet insanının halkla birebir iç içe olduklarını düşünmüyorum.
Halkın ne yaşadığını durumlarından memnun olup olmadıklarını en iyi halk bilebilir. Benim önerilerimden bir tanesi teker teker tüm ülkelerde zorunlu bir seçim yapıp şu anki hallerinden memnun olup olmadıklarını, yeni devletler kurmak ya da başka devletlerle birleşmek isteyip istemedikleri, yeni bir başkan isteyip istemedikleri sorulmalıdır. Çünkü unutmayalım ki şu anki durumda hala diktatörlük ile yönetilen ülkeler bulunmakta ve onların halklarının kendi karar alması esastır. Diyelim ki bir ülke diktatörlükle yönetiliyor ve halkı o ülke başkanının değişmesini istiyor bu durumda o ülkenin başındaki diktatör bir savaş başlatmaya karar verdi bu durumda öncelikle ben ve benim gibi önemli liderler o kişi ile anlaşmaya varmaya çalışır. Anlaşılamazsa o başkanın uluslararası adalet divanına çıkarılması INTERPOL iş birliğinde yapılabilir. Çünkü her diktatör bir suçludur. Bu öznel bir ifade olamaz çünkü sadece bir insanın bile kendi haklarını savunmasını engellemek onun üstünde zor kullanmak bile büyük bir suçken bunu milyonlarca kişiye yapanlar en azılı suçlulardır. Bu konuda İngiliz politikacı Algernon Sidney’in bir sözü var “Bir ulusu tek kişinin idare edebileceğine inanırım, şu şartla; O adam ayaklarında çizme, elinde kırbaç, o ulus da sırtında semerle doğarsa” bu söz diktatörlük rejiminin bir suç olduğunun en güzel açıklamalarındandır.
Peki başka ne yapardım ülke başkanlarını değiştirmek isteyenlerin isteklerini dinler o yönde adaylar çıkarılmasını sağlardım ama halkın isteklerinin yanında benim de istediğim bazı kriterler var bunlar aday olan kişilerin sadece akademik anlamda başarılı olmayıp aynı zamanda insani değerler konusunda da başarılı olmasıdır. Başka bir kriter ise o kişinin insan haklarını her şeyin üstünde görmesi ve insan hakları konusunda hassasiyete sahip olması, kendinin ve başkasının haklarını savunmaktan geri kalmamasıdır. Çünkü kendi ve başkasının hakkını savunamayan insandan ne bir lider olur ne de bir başkan. Hakları savunmanın yanında haklının yanında olmakta önemli bir kriter benim için çünkü diplomatik ilişkiler haklı haksız düzeni içinde yönetilir. Mesela iki devlet bir savaş içerisinde ve bu iki devletten haklı olanı güçsüz zayıf bir ülke haksız olansa güçlü bir ülke benim aradığım başkandaki kriter haklı olanın kaybedeceğini bilse bile ondan yardımını esirgememesi haksız olan devlete karşı yanında olmadığını haksız olduğunu söylemesi bunun sonucunda kendi itibarı zarar alsa belki de ölse bile en azından bu yaptıklarından hiç pişmanlık duymayacak olmasıdır. Benim aradığım başkan belki de bir dava insanıdır.