Barış Planı

Günümüz dünyası yönetme kabiliyetinden yoksun, kültür bakımından zayıf ve üç adım ötesini düşünemeyen kişiler tarafından yönetilmekte. Bu yüzden de dünya yıllardır barış içinde bir gün bile yaşayamamakta. Sözde hiçbir devlet resmi olarak savaş içinde olmasa da aslında şu anda eski çağlarda yaşananlardan bile daha fazla ve daha sert savaşlar yaşanıyor.

Günümüzde bir kan gölü haline dönüşen Ortadoğu dünyamız liderlerinin başarısızlıklarının adeta bir timsali niteliğinde. Ortadoğu’yu düzeltmek için çalıştığını söyleyenler dahi durumu daha kötüye götürmekten başka hiçbir şey yapamıyor. Birleşmiş Milletler ise hiçbir bağlayıcılığı olmayan kararları ile yıllardır yok sayılıyor. Örneğin yıllardır Birleşmiş Milletler ‘in tamamına yakının oyuyla defalarca kabul edilen ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba Halk Cumhuriyeti’ne yıllardır uyguladığı ve uluslararası hukuka aykırı olan ambargoyu kaldırması kararı hiçbir yaptırımı yıllardır Amerika Birleşik Devletleri tarafından önemsenmiyor. Kısacası Birleşmiş Milletler dünyada barış için ağlayan ama hiç kimse tarafından dinlenmeyen bir çocuk niteliği taşıyor.

Dünya’da yıllardır emperyalist devletler terör estiriyor ve demokrasi getirmek adı altında halkları için çalışan devletleri birer sömürge mekanizmasına dönüştürüyor. Bu devletlerin başında Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve medenileşmiş uygarlık adı altındaki barbar Avrupa geliyor. Bu devletler kendilerinin etrafında kurdukları askeri ve ekonomik çıkarlar ilişkileri ile geçtim barışa yaklaşmayı gün geçtikçe barıştan uzaklaşıyor. Peki bu mutlak sömürü döngüsünden kurtulmanın ve insanların mutlu olacağı mutlak dünya düzenini getirecek dünya barışı nasıl olmalı?

Dünya barışının yolu ne Birleşmiş Milletler ‘deki bağlayıcılığı olmayan toplantı ve projelerden ne de ülkelerin kafalarına göre çizdikleri barış haritalarından geçiyor. Dünya Barışı’nın yolu evrensel bir dönüşüm ve ihtilalden yanı mevcut sömürü düzenini düzeltmeyen doğrudan yıkan ve yeni bir düzen kuran büyük bir ihtilalden geçiyor ve bu ihtilal ile kurulacak ve bütün dünyayı kapsayan tek bir cumhuriyetten geçiyor. Bütün kurum ve kuruluşların devlete bağlı olduğu bir düzenden geçiyor. Yani dünyayı düzeltecek barış planı bir reformlar ve revizyonlar bütününden değil köklü ve her şeyi kapsayan bir değişimden geçiyor.

Bu ihtilal ile devletler yıkılır, sınırlar kalkar ve duvarlar yok olur, böylece devletler arası savaşlar ve toprak kavgaları da biter. Bu sayede bütün insanlık için eşit koşullar içeren herkesin tek tek ben diye mücadele ettiği değil bütün toplumun biz diye mücadele ettiği yeni bir düzen kurulur. Bu sayede pek bir değişim yaratmayacak yavaş bir barış planının yerine hızlı, güçlü ve köklü gerçek bir barış planı uygulanır ve bu plan uluslararası sorunların kalıcı çözümü olur.

Günümüz dünyası için bu türlü bir barış planı her ne kadar imkansız gözükse de bu barış hareketi ve köklü ihtilal elbet gerçekleşecektir. Bu plan ya devletlerin akıllarının başlarına gelerek ortak çalışmaları sonucu ya da bütün ulusların kendi yöneticilerine karşı isyanı ve halk eliyle yapılan bir ihtilal olacaktır.

(Visited 42 times, 1 visits today)