BAHŞEDİLEN GÜÇ

Sabah alarmımın ötmesiyle uyanmadım. Gözüme çok parlak bir ışık kaynağı vurduğundan dolayı gözüm kamaşıyordu. Ama benim küçük evime güneş vurmaz ki, ben şehrin kuzey tarafında oturuyorum. Merakıma yenik düşüp gözlerimi açıyorum. Her yer çok parlıyor. Sanki bulutların üzerindeyim de güneş her taraftan vuruyor. Cennete gitsem bu kadar parlak olmazdı. Derin bir ses bana “Söyle! Hayvanların kılığına girmek mi, yoksa bitkiler hakkında her şeyi bilmek mi?! Ama dikkatli seç, bu seçeneklerin her birinin dezavantajları var!” Çok korkuyorum, kalbim küt küt atıyor. Kekeleyerek “B-b-b- bitkiler hakkında bilgi sahibi olmak.” diyorum. Sonra bir ışık patlaması oluyor ve sıkıca gözlerimi açıyorum. Etrafa bakıyorum ve hala dağınık ve küçük evimdeyim. “Oh be! Rüyaymış.” diyorum. Kanepemde uyuya kalmışım. Rahat olamadığımdan kötü bir rüya görmüşüm diye düşünüyorum. Telefonuma bir bildirim geliyor. “İşte başlıyoruz” diyorum. Bildirim takvimden. “Annenin doğum gününe bir ateş lalesi al” diyordu. Annem ateş lalelerine bayılır. Yatak örtüsünün deseni ateş lalesi, telefonun arka planı ateş lalesi, en sevdiği gömlek ateş lalesi desenine sahip hatta evinin önündeki “Hoş geldiniz” yazılı paspasının yanında bile ateş lalesi var! Ona bir ateş lalesi hediye edersem, kesin çok sevinecektir. Ama bir dakika, ben çiçeklerden anlamam ki. Ah bir de anlasam…  Hemen uyuya kaldığım kanepemden kalktım ve üzerimi giyindim. Kahvaltı olarak kendime tost ve portakal suyu hazırladım. Hepsini bir çırpıda yedim. Hemen üzerime güzel bir şeyler giyip dışarı çıktım. Bir çiçekçiye uğrayacaktım. Ama sıcak iklimde yetişebilen bitkiler satan bir çiçekçi bulmalıydım. Arabama doğru yürürken bunu akıllı telefonumda araştırdım. Ve bulmuştum. Biraz uzaktı ama kesinlikle değerdi. Puanları çok yüksekti ve ateş lalesi satıyorlardı. Harika, dükkan kaliteli olduğuna göre bitkiler hakkında bir şey bilmemi de gerektirmiyordu. “Şanslı günümdeyim” dedim. Tam telefonumu cebime koyduğumda bir şeye çarpıp yere düştüm. Kafamı kaldırıp baktığımda gri minik arabama gelmiştim. Bir iç çekerek arabama bindim ve motoru çalıştırdım. Çiçekçi dükkanına varmak tam 43 dakika sürdü. Böyle minik zaman dilimlerini tutmayı severim. Arabamı park ettim ve dükkana girdim ve şunu fark ettim ki buraya dükkan demek bu yapıyı çok aşağılar. “Dükkan” dediğim çiçekçi neredeyse bir müze kadar büyük ve ayrıntılı. Şunu söylemeliyim ki gözüm acayip korktu. Yukarıda sağı ve solu gösteren iki tabela asılıydı. Bir tarafta “Avrupa İklimli Bitkiler” (sol), diğer tarafta ise “Güney Afrika İklimli Bitkiler” (sağ) yazıyordu. İstemsizce sağdaki koridora gittim. Normal bir şekilde yürürken durdum, sanki bunu her gün yapıyormuşum gibi yaptığımı fark ettim. Sonra bir başımı sallayıp hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam ettim. Önüme birkaç koridor daha çıktı ama ben sırayla “Tropik İklim” ,  ”Ulusal Çiçekler” ve “Kısmi Zehirliler”e gittim. Yine durdum ve bugün bende kesin bir şeyler var diye düşündüm. Önüme sonra “Ateş Laleleri” diye bir oda çıktı ve sevinçle odaya girdim. Oda da renk renk ateş lalesi vardı. Kırmızı renkli bir tane arıyordum. Tam istediğimi bulmuştum ki arkasında bir dalın kurumakta olduğunu gördüm. “Aman tanrım” dedim kendi kendime. Görevlilerden biri bana yaklaştı ve “Hanımefendi iyi misiniz?” dedi. Ben “Ben iyiyim. Ama bu zavallı lale değil” dedim. “Anlamadım?” diye cevap verdi bana. “Bu çiçek çok zor iklimlerde bile yaşama ayak uydurabilir. Ama eğer kuruyorsa bu zavallıcığa en az 3 aydır su verilmemiştir demek” dedim. Yine bunları dediklerime inanamadım. Galiba görevlide inanamadı çünkü bana ağızı açık bir şekilde bakıyordu. “Buna neden su vermediniz?” deyip isyan ettim en sonunda bana içeri bir seradan susayım diye yeni ve bedava bir ateş lalesi verdiler. Arabama binince gerçekten böyle bir konuşma oldu mu diye düşünmeye başladım ama elimdeki çiçeğe bakınca gerçek olduğunu anladım. Saatime baktım ve neredeyse güneş batmak üzereydi. Hızlıca annemin evine doğru sürdüm. Beni kapıda görünce çok sevindi. “AAA kızım, hoş geldin. Gel kapıda bekletmeyeyim seni. İçeri gir” dedi. Elimdeki çiçeği görünce çok sevindi “O bir ateş lalesi mi? Ayy kızım en sevdiğim çiçek. Gel seninle beraber salona yerleştirelim.” dedi. Vay be annemle görüşmeyeli ne kadar çiçeksever olmuş. Salonu resmen çiçeklerle dolydu. Kendimi yuvamdaymışım gibi hissettim. Bir koltuğa oturunca “OOO annecim yeşim asmaların ne kadar güzel durmuş camın orda” dedim. Cidden mi? Ben ne zamandan beri yeşim asma diyorum diye düşündüm. Annem “Kızım, sen botanik dersleri mi alıyorsun?” dedi. Ben “Anneciğim kim bilmez ki yeşim asmaları? Filipinler’in yağmur ormanlarında yaşayan bu güzel pençe şeklindeki çiçek, doğal yaşam alanı endişe verici bir oranda yok edildiğinden, vahşi doğada soyu tükenme tehlikesi altında. Yeşim asma çiçeklerin rengi maviden açık yeşile değişir. Doğal tozlayıcıları ise yarasalardır.” dedim. Evet şimdi kesin aklımı kaçırıyordum. Annem bu yeni halimi çok sevdi. Bütün gün çiçekler hakkında konuştuk. Akşam olmuştu annemin evinden ayrılırken “Kızım senin sohbetini çok özlemişim. İstersen yarın da bir gel iki laflayalım senle” dedi. Arabamda dönüş yolunda bugün bitkiler hakkında ne kadar çok şey biliyormuşum diye düşündüm. Evime vardığımda çok yorulduğum için hemen kendimi yatağa attım ve uykuya daldım. Sabah olunca yine giyindim ve annemin evine gitmek için tam kapıdan çıkacaktım ki her şeyi şimdi anladım. Dün bana kutsal bir güç bahşedilmişti. Bu yeni fırsatları kaçırma gibi bir mesajdı galiba. Ama biliyor musun bunu çok beğenmiştim fikrimi değiştirip annemin dediği gibi botanik dersleri almaya başladım. Ve bu dersleri gerçekten çok seviyorum. Unutmayın önünüze çıkan her şans size bir şeyleri geliştirmek için bir mesaj olabilir.

(Visited 210 times, 1 visits today)