Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken iken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. Çorum’un en ücra köşesinde bulunan bu köyde yerlilerden başka kimse yokmuş. Ne kervan ne de tüccar uğrarmış. Zamanında tımardan kalan kalan devasa bir toprak arazi varmış, köylüler de orada yetiştirdikleri ürünleri kullanıyor, hayvanlarını besliyormuş. Köyde herkes birbirini tanıyor ve hiç anlaşmazlık çıkmıyormuş. Köyün ağası Ramazan Ağa, artık köyün padişahı olmuş. 46 senelik ağalığında tek bir kişiye haksızlık etmemiş, herkese iyi niyetli ve sevgi dolu yaklaşıyormuş.
Ramazan Ağa’nın bir çocuğu varmış, adı Muhammed’miş. Muhammed ise her gün dışarıda geziyor, Ramazan Ağa’nın parasını harcıyormuş. Ramazan Ağa, harcanan paranın sonunda köylülere gittiği için Muhammed’e sesini çıkarmıyormuş. Fakat Ramazan Ağa, Muhammed’in bu durumundan çok rahatsızmış onun köyü henüz yönetebilecek durumda olmadığını ve paragöz olmasından dolayı kötü sonuçlar getireceğini düşünüyormuş. Muhammed ise babasının veliahdı olduğunu düşündüğü için rahatmış. Bir gün Ramazan Ağa, Muhammed’i yanına çağırmış; ona henüz bir ağa olmak için yeterli bilgiye sahip olmadığını ya kendisinin yanında öğrenmesini ya başkasının ağa olacağını söylemiş. Babasının bu söylediklerini duyan Muhammed, Ramazan Ağa’yı oracıkta boğarak öldürmüş ve yeni ağa olmuş. Ramazan Ağa’nın öldüğünü duyan köylüler yasa boğulmuş. Muhammed Ağa ise babasından kalma evi yakarak kendine köşk yaptırmış. Köylüler ise Muhammed Ağa’dan anında nefret etmeye başlamış.
Bir gün bir kişi yolunu kaybetmiş ve Muhammed Ağa’nın köyünden biri onu bulup ve köye getirmiş. Köydekiler o kişiye yemek verip ihtiyaçlarını gidermiş. Kaybolan kişi ağayı görmek istediğini söylemiş. Köylüler ise o kişiyi istemeye istemeye köşke götürmüşler. Muhammed Ağa’nın yanına gelen o kişi saraydan geldiğini ve Muhammed Ağa’yı İstanbul’a götürmeyi teklif etmiş ve Muhammed Ağa da teklifi kabul etmiş. Muhammed Ağa, saraydan gelen kişiyle beraber İstanbul’a gitmiş ve padişahın huzuruna çıkmış. Padişah V. Mehmet Reşat, Muhammed Ağa’ya Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na girmesinin sebebiyle seferberlik ilan edildiğini ve eli silah tutan herkesi orduya çağırdıklarını ve bunun karşılığında çok yüksek meblağlarda para vereceklerini söylemiş. Parayı duyan Muhammed Ağa, padişahın isteğini hemen kabul ederek köydeki 12 yaşından büyükleri orduya göndermiş.
Çanakkale, Kafkas ve Orta Doğu’daki cephelere giden çocuklardan savaş sonu bir tane bile dönen olmamış. Bunun üzerine köylüler Muhammed Ağa’nın köşkünü basarak tahttan indirirmişler. Köyü terk eden Muhammed Ağa yolda vicdan azabıyla boş bir eve girip kendini asarak yaşamına son vermiş.