Camımdan aşağı doğru süzülen yağmur damlaları kendi aralarında yarışıyor gibiydi. Onların bu yarışlarına yardımcı olmak istedim. Arabanın camını açtım hepsi kayboldu. Şimdi o boncuk gibi damlalar benim yüzüme ve saçıma geliyordu. Tebessüm ettim. En sevdiğim zamanlardı çünkü bu tür havalar.
Radyoda çalan şarkı, kulaklığımdan gelen şarkıyı bastırıyordu. Boş yere takmanın gereği yoktu kulaklığı. Çıkarıp çantama yerleştirdim. O sırada otoparka geldiğimizi anladım. Arabayı park edip havalimanının kapısından içeri girdik babamla. Gerekli aşamaları geçip uçağımın kapısına gittik. Sıkıca sarıldık orada. Bana veda ederek kendi uçağına gitti o da.
Ben yıllardır görmediğim annemin yanına gidiyordum, o ise üvey anneme gidiyordu. Annem ve babam ben küçükken ayrılmışlardı. O günden beri annemi görmemiştim çünkü yurt dışına, teyzemin yanına yerleşmişti. Babam da beni hiç götürmemişti annemin yanına. Artık reşit olduğuma göre kendi başıma gidebilirdim. Üvey annem ise İstanbul’a, bizim yanımıza, taşınmayı reddediyordu. Hala benim oluşumu kabullenemiyordu. Bu nedenle babam arada onun yanına gidiyordu.
4 saatlik bir uçuşun ardından Almanya’daydım işte. Valizimi alıp annemi aradım. Gelip beni aldı olduğum yerden. Çok sevecen davranıyordu. Onu her ne kadar tanımasam bile bana güven duygusunu tattırmıştı.
Kısa bir tren yolculuğunun ardından annem ve teyzemin evine varmıştık. Fakat teyzemin bir iş seyahatinde olduğunu, 5 gün içinde döneceğini öğrenmiştim. Bu annem ve benim birbirimizi daha iyi tanıyabilmemiz için bir fırsattı aslında. Onu, hayatını ve daha fazlasını öğrenmek için sabırsızlanıyordum.
Uzun süre sohbet ettik. Keyifliydi aslında. Tek anlayamadığım nokta sanki onunla yaşayacakmışım gibi konuşmasıydı. Ve sürekli babamı kötülüyordu. Dayanamadım. İçimden geçenleri söyledim. Bana verdiği cevap karşısında donakaldım. Bana sanki ben ona muhtaçmışım gibi konuşması ve onunla tanışmayı istemem, onunla kalacağım anlamına geldiğini söyledi. Gerçekten bu saçmalığı nasıl uydurduğunu bilmiyordum fakat hemen oradan ayrılmak istedim. Ve yaptım da.
Geç saatlerde İstanbul’daydım. Ne kadar yorucu bir gün olsa da hala inanamıyordum. Bana tanışmamızın ilk gününde böyle davranan bir insan kim bilir yıllarca babama ne yapmıştı. Babamı arayıp durumu anlatmıştım zaten. Bana havalimanından ayrılmamamı, ilk uçağa binip geleceğini söylemişti. Dediğini yapıp 2 saate yakın bekledim. Sonunda buradaydı. Sıkıca sarıldım ve asla ama asla onu bırakmayacağıma dair söz verdim. O da aynısını yaptı. Eve geçtiğimizde babamın da üzgün olduğunu fark ettim. Sorduğumda ise üvey annemin ona bir seçenek sunduğunu, kendisi ya da beni seçmesini istediğini söyledi. Babam da beni seçip gelmiş yanıma.
Babam hayatının aşkından vazgeçmişti, ben ise annemden vazgeçmiştim. Ama biz birbirimize yeterdik. O benim annem, ben de onun yaşama sevinci olabilirdim. Bir şeyden vazgeçmek, her zaman kaybetmek anlamına gelmezdi yani.