Doğan büyüyüp yetişkin oluyor ve hayata atılarak kendine yeni bir yol haritası çiziyor. Bu süreçte yaşayacağı ortamımızı ve yaşam biçimimizi kararlarımıza göre oluşturuyoruz.
Ben büyük bir şehirde doğup büyüdüm ve doğduğum şehirde yaşamaya devam ediyorum. Büyük şehirde küçük şehirlere göre daha çok imkân var. Eğitim, sağlık, iş, eğlence… Küçük şehirlerde bunlar daha kısıtlı. Büyük şehirlerin bu güzel getirileri yanında bununla eşdeğer negatiflikte dezavantajları da var. Büyük şehirlerde yaşayanların en büyük sorunlardan biri stres, maalesef ki. Trafik, yorucu iş hayatı, yeterli dinlenememe, çevre kirliliği… Bunların hepsi ciddi anlamda yaşam kalitesini düşüren hatta hasta edici etkenlerden. Fakat küçük şehirlerde yaşamak genelde daha keyiflidir. Trafik derdi yok her yere yürüyerek gidersin, her yere yürüdüğümüzden günlük spor olarak yürüyüşü tercih etmiş oluruz ve sağlığımıza iyi yönde etki eder.
Çoğu zaman hep avantajlar ve dezavantajlardan bahsedip duruyoruz. Büyük şehirler sadece sağladığı imkânlardan dolayı çok sevilir. Kariyer yapmak isteyen büyük şehirde tanınmış şirketlerde veya kurumlarda çalışarak deneyim kazanır, iyi bir eğitim almak isteyenler kaliteli ve prestijli okullara gitmek isteyerek büyük şehirlere doğru yelken açıyorlar. Açık olmam gerekirse küçük şehirde yaşamayı da isterdim. Küçük şehirlerin insanları samimi olduğu gibi bulunacağım ortamlar da bana o samimiyetin sıcaklığını verecektir. Fakat gelin görün ki büyük şehirlerde sosyallik problemi olmasa bile komşuluk ve yardımlaşma problemleri de fazlasıyla mevcut. Apartmanların çoğalmasıyla kimse kimsenin yüzüne bakmaz oldu. Komşuluk kültürü yavaş yavaş kayboldu ve kötü günlerimizde de iyi günlerimizde de kimseyi bulamaz olduk.
Düşüncelerimden biri ise belli bir süre kariyerimi istediğim yere kadar ilerlettikten sonra küçük bir şehre taşınıp güzel bir hayat sürmek. Doğduğumdan beri büyük şehirde yaşıyorum ve hayatım gayet güzel geçiyor fakat küçük şehirlerin havası daha güzel oluyor. Hem daha önce hiç o tarz yerlerde yaşamadığım için bilmiyorum. Yeni şeyler tecrübe etmek gerekir. Küçük şehirler, büyük şehirler gibi küresellikten etkilenmediği gibi haliyle yiyecek içecek de oranın kültürüne göre hazırlanıyor. Değişik tatlar tatmayı severim. Bu nedenle yaşayacağım yerin de mutfak kültürünün ilgimi fazlasıyla çekeceğini düşünüyorum.
Bazı küçük yerlerin tarihi güzellikleri de fazla tahrip olmadığından gezilecek çok yeri olduğunu düşünüyorum. Lokal yerle alakalı daha fazla bilgi edinilebilecek yerler, müzeler, dükkânlar… Büyük şehirlerde genelde markalaşmış ve zincir satıcılar olduğundan her şey çok daha farklı işliyor.
Özetlemek gerekirse, büyük şehirde yaşasam bile ilerde küçük şehirde yaşama gibi bir düşüncem var ve hayatımın geri kalanını da orada geçirmek isterim.