Küçük Ayşe televizyonda snowboard yarışı izliyordu. Yarışı kazanan Fatma Terzi oldu. Ayşe, gözlerini kapadı. Kendini Fatma Terzi’nin yerine koymuştu. Kendi kendine, “Fatma Abla gibi ben de başarabilirim” dedi. Ve Ayşe kendisine Fatma Terzi’yi örnek alarak Snowboard’cu olmaya karar verdi.
Babasına bu durumu anlattı. Kendisinin de başarılı olabileceğini, ailesini, çevresini, arkadaşlarını gururlandırabileceğini söyledi. Kendisini kış ayları boyunca her pazar günü dağa götürmesini istedi. Babası ona, “Bir sporla uğraşmak istemen ve başarılı olmak için kararlı olman çok hoşuma gitti. Öncelikle sana gerekli kıyafet ve malzemeleri almamız lazım.” dedi. Cumartesi günü babasıyla birlikte alışverişe çıkarak gerekli malzemeleri, hem de Ayşe’nin istediği renklerden satın aldılar. Ayşe çok mutlu oldu ve sıkı sıkıya babasına sarılarak teşekkür edip, başarılı olacağına dair söz verdi.
Ertesi gün ve ondan sonraki her pazar babasıyla dağa gittiler. Babası Ayşe’ye, antrenmanlarını doğru yapabilsin diye bir antrenör de tuttu. Ayşe, antrenörün de desteğiyle çok sıkı çalıştı. 18 yaşını henüz geçmişti ki ilk büyük yarışta kendisini gösterebilme fırsatı buldu. Rakiplerinin çoğu kendisinden büyüktü. Ama Ayşe çok sıkı hazırlanmıştı. Bu yarışta başarılı olacağına inanarak yarışmaya başladı.
Ayşe kaymaya başladı. Kendisini bambaşka bir dünyada buldu. Karlar üzerinde adeta uçuyordu. Ayşe en önde olduğunu fark etti. Yarışın sonuna kadar da bu durumunu korudu ve birinci oldu. Yarış bittiğinde “Bunu yaptığıma inanamıyorum!” dedi. Aynı Fatma Terzi gibi televizyonlar, radyolar ve gazeteler ondan bahseder olmuştu.Kendisi nasıl Fatma Terzi’yi örnek aldıysa, kendisinden küçüklere de örnek olup, onları spor yapmaya özendirmek için çalışmalarına daha bir hırsla devam etti.