Oldum olası meraklı bir çocuktum. Her şeyin arkasında gizli bir anlam arar, bütün günümü gerçekleşmesi pek muhtemel olmayan teorilerle kafa yorarak geçirirdim. Gördüğüm herkese kafamda bir hikaye yazar ve onların olağanüstü sırlarını tahmin etmeye çalışırdım. Bu kız bir deniz kızı, şu adam bir vampir, öğretmenim gizli bir prenses… Zamanla bu teorilerimi olağanüstü varlıklar yerine daha normal olaylar üzerine kurmaya başladım. Bu kadın gizli bir ajan, bu adam hapishane kaçağı, kütüphane görevlisi aslında bir dolandırıcı… Hiçbir zaman bu teorilerime gerçekten inanmamıştım. Kendi kendime eğlenmek için oynadığım bir oyundu bu benim için. Ta ki komşumuz Ayşe Teyze’yi görene kadar.
Ayşe Teyze, mahallemize taşındığında 14 yaşındaydım ve onu görür görmez içimden bir ses bana bu kadından uzak durmamı söyledi. Aslında çok da tatlı bir kadındı. Sürekli çantasında çikolata taşıyan, çocukları çok seven sempatik bir anneanne gibiydi. Onu gören herkesin içi yumuş yumuş olurdu ve mahalledeki bütün komşularımız onu çok severdi ama ben ona bir türlü ısınamıyordum. Hep kötü bir his vardı içimde. 6 yıl boyunca her geçen gün içimdeki kötü hisler daha da artıyordu. Bir gün, Ayşe Teyze’nin bizim karşı komşumuzun yanına taşınacağını öğrendik. Karşı komşumuz Ayşe Teyze’nin aksine çok huysuz biriydi. Annemle araları kötüydü, sürekli birbirlerine iğneleyici sözler söylerlerdi. Ayşe Teyze karşımıza taşındığından beri sürekli kabuslarıma giriyordu ama bu kez bunu hisseden tek ben değildim Ayşe Teyze’nin karşımızda oturması kedimi de çok rahatsız etmişti. Kedim de benim gibi her gece kabus görmeye başlamıştı ve şu ana kadar herkesle iyi anlaşan insan canlısı kedim Ayşe Teyze’yi ne zaman görse tıslıyordu.
Bir akşam kedim durduk yere evden kaçtı. Apartman içinde koştururken kedimi gördüm. Kedim küs olduğumuz komşumuzun kapısına doğru koştu ve gözden kayboldu. Kapı açıldı içeriden tuhaf bir koku geliyordu. Merakıma yenik düşüp içeri girdim. Ev bomboştu ne huysuz komşumuzdan ne de Ayşe Teyze’den bir iz vardı. Ev pırıl pırıldı, her yer özenle temizlenmiş ve toplanmıştı ancak ev o kadar kötü kokuyordu ki bir şeylerin yolunda olmadığını anlamak o kadar da zor değildi. Evin içini dolaştıktan sonra kokunun mutfaktan geldiğini anladım. Mutfağın kapısını açar açmaz uzun bir süre unutamayacağım ve yıllarca kabuslarıma girecek o görüntüyle karşılaştım. Huysuz komşumuzun kafası… Vücudunun geri kalanı neredeydi ve kimsenin haberi olmadan nasıl böyle bir şey olmuştu bilmiyordum. Tek bildiğim şey bu cinayetin arkasında Ayşe Teyze’nin olduğuydu. Hemen polislere durumu haber verdim. Kısa bir araştırmadan sonra polisler katilin Ayşe Teyze olduğunu açıkladı. Sokak kameralarının birinde cinayet anı pek net olmasa da kayıt altına alınmıştı.
Bir hafta bile olmadan Ayşe Teyze tutuklandı. Başından beri içimdeki ses haklıymış. Bu kadın gerçekten bir psikopatmış. Gazetelerde anlatılana göre Ayşe Teyze’yi yıllar önce sırılsıklam aşık olduğu kocası terk etmiş, kocası onu terk ettikten sonra aklını kaçıran Ayşe Teyze de intikamını uzun bir süre planlamış. Adamın tek tek bütün aile bireylerini öldürmüş. En son kurbanı olan huysuz komşumuz ise eski kocasının soyundan kalan son kişiymiş, adamın ikinci evliliğinden olan kızı. Bütün cinayetlerini başkalarının üstüne yıkıp bir şekilde şüphe çekmeden bütün intikamını aldıktan sonra son kurbanında o kadar uğraşmak istememiş. Bir adamın bütün soyunu öldürdükten sonra sonunda hapse girdi. Hapse girmesi beni ne kadar mutlu etse de hala vicdan azabı çekmiyor da değilim. Hislerime kulak verseydim huysuz komşumuzu kurtarabilir miydim? Ne kadar huysuz olsa da kimse böyle bir sonu hak etmiyor. Belki onu mutlu edecek şey birkaç yıl sonra gelip onu huysuzluğundan kurtaracaktı ama maalesef o sonsuza kadar huysuz kalacak.