Düşünceler, tecrübelerle gelişip değiştiği gibi başka insanların tecrübeleri dinlendikçe, okundukça veya izlendikçe de değişebilir. Filmler bunun en büyük örneğidir. Yeri geldiğinde hayatımızda hiç denk gelmediklerimizi izlediklerimizden öğreniriz.
Filmler, hayat gibi birçok konuya değinmek yerine bir veya birkaç konuya değinirler. Bu nedenle odaklandıkları nokta genel olarak bellidir ve insana o yönde bir tecrübe ya da bir bilgi kazandırır.
Truman Show, Yeşil Yol, Matrix, Yeni Hayat, Piyanist gibi birçok film insanı derinden etkileyen ve bakış açılarını değiştiren filmler arasında yer almaktadır fakat “V for Vendetta”, insanın bakış açısını değiştirmekle kalmayıp günümüze ve geleceğe de ışık tutan, gerçekleri acımasız bir dürüstlükle ortaya seren bir filmdir. Genel olarak politikayı eleştiren bu filmde Hugo Waves’in oynadığı karakter V, Guy Fawkes’i canlandırmaktadır. Guy Fawkes ve barut komplosu, onun Katolik arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği Protestan İngiliz monarşisine ve aristokrasiye başkaldırısı olayıdır. Fakat 5 Kasım’da tarihin gördüğü en büyük ihanet olarak tanımlanan Guy Fawkes’in arkadaşları tarafından ihbar edilmesi sonucu Fawkes, İngiliz binasını havaya uçuramadan yakalanmış ve idam edilmiştir. V ise Fawkes’le özdeşleştirilerek yıllarca bilimsel testlere maruz kalmış ve bir şekilde kurtulmayı başarıp monarşiye karşı olan insanların bir sembolü haline gelmiştir. Filmde V’nin kullandığı maske, Guy Fawkes’in kullandığı maskeyle aynıdır ve bu da monarşiye karşı olan başkaldırının bir başka simgesidir.
Filmde, yönetimin toplumun üzerinde medya aracılığıyla bir baskı kurduğu ele alınmıştır. Devlet dışında başka bir kurtarıcının olduğuna inanmaya başlayan insanların sayısı arttığındaysa mükemmelmiş gibi görünen devlet, medya aracılığıyla halka kötü haberler aşılamaya başlar ve vatandaşlarını devletten başka sığınabileceği herhangi bir kurtarıcı olmadığına inandırmaya çalışır.
Din ise devletin insanları dize getirmek için kullanılan bir başka yoldur. Şovmen Gordon, yasaklı eser kaçakçılığından değil de inandığı dinden ötürü, hatta evinde Kur-an bulundurmasından dolayı idam edilir. Dinin hor gördüğü konulardan biri olan homoseksüellik de filmin içinde önemli bir yer tutar. Kapitalizmin homoseksüellikten korkmasının asıl sebebi, dünya nüfusunun azalması ve bunun sonucunda da üretimin düşmesi sonucu kapitalistlerin zenginliklerinden vazgeçeceği endişesidir. Bu nedenle homoseksüel insanlar da toplumdan aforoz edilir ve toplum, tekdüze bir koyun sürüsü haline gelir. Çünkü farklılıkların en aza indirgendiği bir toplumu yönetmek, tek bir kişiyi yönetmekle aynı kolaylıktadır. Fakat V burada çok önemli bir noktaya parmak basar: “Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyor musunuz?” Yani bu yaşanılan distopyanın tek sorumlusunun devlet olmadığını vurgular. Devlet insanlardan korkmalıdır, insanlar devletten değil. Buradan yola çıkarak insanların devlet için var olduğu değil, devletin insanlar için var olduğu sonucu çıkarılır.
Monarşinin baskısıyla toplum değişmeye başlar ve polisin küçük bir çocuğu vurmasıyla bu değişim, V’nin önderliğinde kanlı bir savaş halini alır. Filmin sonunda ise monarşinin simgesi olan İngiliz parlamento binası, V tarafından hava uçurulmaktadır.
Filmde hiçbir zaman V’nin yüzü gösterilmemesi de dikkat çeker. Bu durumda V sadece bir insan değil bir sembol, dahası bir fikir olduğunu gösterir.
Kısacası film, günümüzde yaşanmakta ve yaşanacak olan birçok konuya ışık tutmaktadır. Devlet yapısı ve insanları kontrol etme biçiminin değişmesi, yalnızca toplumun başkaldırısı ve yönetimi kendi eline alması durumunda son bulacaktır.
“Bu maskenin ardında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var; ve fikirlere kurşun işlemez!”