Ay’ın Üzerinde Yürümek Mi, Dünya’yı Gezmek Mi?

1969’da Ay’a ilk adımın atılmasıyla birlikte insanların uzaya olan ilgisi bir hayli çoğaldı. İlk başta uzayla ilgili yapılan çalışmalar diğer ülkelere “güçlü” olduğunu kanıtlamak için yapılırdı. Daha sonra ise insanlar bu sonsuz karanlığın cazibesi karşısında boyun eğdiler. Bir yarıştan çok artık bir tutkuya, bir hevese dönüşmüştü insanoğlu için bu başı sonu olmayan uzay. Heveslerimiz kırılmadı da değil, yaşanan birkaç kaza sonrasında insanlar uzay yerine başka yerlerle yatırım yapılmasını daha mantıklı bulmaya başladı, özellikle de NASA’ya ev sahipliği yapan Amerika’da yaşayan insanlar artık uzayı o kadar da ilgi çekici bulmuyordu fakat bu yarışa özel firmaların da (SpaceX, Blue Origin) katılımıyla eski rekabet tekrar kızıştı. Artık devletler arası bir yarış değildi, şirketler arasındaydı ve NASA’nın karşısında dünyanın en zengin adamları (Elon Musk ve Jeff Bezos) vardı. Amerika ise gün geçtikçe 1958 yılında kurulan NASA’ya ayırdığı bütçeyi düşürüyordu, belli ki insanların tekrar ilgisini kendi üzerine çekebilmek için bir şeyler yapmalıydı mesela insanları 250 bin dolar karşılığında uzaya bir haftalığına götürmek gibi.

Benim için uzay her zaman ilgi çekici olmuştur, belki de sonu ve başlangıcını bilemediğim için. Hani bir bulmaca vardır ya çözmek için her şeyinizi ortaya koyarsınız, benim içinde uzay tam olarak böyleydi. Eğer yeterli parayı bulabilirsem hiç düşünmeden giderdim ve Neil Armstrong’un ayak bastığı Ay’da şöyle bir turlamak, Dünya’ya uzaktan bakmak, siyahın içinde kaybolmak isterdim fakat her iyi şeyin bir kusuru vardır. Bu parayla dünyanın her yerini de gezebilirim ki bu da yapmak istediğim bir şey. Dünya’daki farklı kültürleri görmenin, farklı ırklardaki insanlarla bir araya gelmenin insanı geliştirdiğini düşünüyorum fakat Uzay’a çıktığımda ne olacak? Açıkçası ne kendime ne de bilim adına bir gelişme yapamam ama hayalimi gerçekleştirmiş olurum.

Sanırım ben dünyayı gezerdim. Farklı insanlarla tanıştıkça -özellikle farklı dili konuşan, dini inanan, kültürleri apayrı olan- insanlar elinde olan şeylerin değerini daha iyi anlıyor, hayatımızın sandığımız kadar zor olmadığını ve daha zor hayatların olduğunu öğreniyor, kısaca bir şeyler katıyor benliğimize. Ayıca benim gibi gerçekten uzayı seven insanların gidebileceğini düşünmüyorum. Sadece egolarını tatmin etmek isteyen birkaç zenginin gideceği kanaatindeyim. Umarım yakın gelecekte şehir değiştirir gibi gezegen de değiştirebiliriz. Şirketler arasındaki bu tatlı rekabet dilerim ki uzay masraflarını düşürür.

 

 

(Visited 150 times, 1 visits today)