Aydınlıkken Karanlığı Yaşamak

Renkler aslında çoğu insanın umursamadığı şeylerdir. Yeşil, mavi, kırmızı, pembe, beyaz… Şimdi ne önemi var diyorsunuz değil mi? Aslında insan elde edemediğini ister, arzular. Şimdi size doğum gününüzde ne verilse mutlu olursunuz diye bir soru yöneltilse hepiniz araba, ev, telefon, bilgisayar gibi şeyler söylersiniz veya istersiniz. Ama bazı insanlar vardır ve onlar asla elde edilemeyecek şeyler isterler. Mesela anne, mesela sağlık, mesela umut… Ben de bu insanların arasındayım maalesef. Görme engelliyim. Doğduğumdan beri bir kez olsun annemi göremedim. Renklerin neye benzediği hakkında bile hiçbir fikrim yok.

Her zamanki gibi yolda yürürken kulaklıklarımı takmış, kendimi tamamen müziğe vermiştim. Zaten içimi birazcık olsun aydınlatan tek şey müzikti. Kendimi çok fazla kaptırmıştım ve bir süre sonra kaldırımlarda görme engelliler için hazırlanan sarı, plastik yol gösterici ayaklarımın altından kalkmıştı. Çok korkmuştum. Acaba şu an neredeydim? Şu durumdaki tek umudum yolda olmamamdı. Yavaşça ilerleyerek plastiği yakalamaya çalıştım. Ama olmuyordu, bulamıyordum. Daha sonra yanlışlıkla birine çarptım. Hızlıca özür diledim ve yoluma devam ettim. Panik olmuştum. Artık pes etmiştim ve önüme gelen rastgele birine sordum. “Pardon, yanlışlıkla sarı plastik çizgileri kaybettim de bana nerede olduklarını söyleyebilir misiniz?” Adam usulca bana nerede olduklarını tarif etti ve beni oraya götürdü. “İyi misiniz?” diye sordu. “İyiyim ya iyiyim. Merak etmeyin.” diye geçiştirdim onu. “Sizi buralarda biraz gezdirmemi ister misiniz?” Onun iyi biri olup olmadığını henüz bilmiyordum o yüzden bir anlığına duraksadım. O da bunu anlamış olacak ki hemen cevap verdi. “Merak etmeyin benden siz bir zarar gelmez. Zaten ben de bir yardım vakfında çalışıyorum. Bu vakıfta her türlü engelli insana yardım ediyoruz. Yanlış anlamayın bu bir iş değil ben bu derneğe gönüllü olarak katıldım. İnsanlara yardım etmek çok hoşuma gidiyor. Zamanında bana neredeyse hiç yardım etmediler. Bu yüzden ben de, diğer insanlar da benim yaşadığım şeyleri yaşamasın diye onlara yardım ediyorum.” Söylediği şeyler çok hoşuma gitmişti ve ona güvenmeye karar vermiştim.

Aradan 2 hafta geçmişti. Bu daha yüzünü bile görmediğim adam bana bilmediğim bir çok şeyi yaşatmış, hissedemediğim birçok duyguyu hissettirmişti. Her zamanki gibi onu parktaki bankta beklerken birden heyecanla yanıma oturdu. “Gel gidiyoruz!” diye heyecandan bağırdı. Ne olmuş olabilirdi ki onu bu kadar mutlu edebilecek. Yolda bana her şeyi anlatmıştı. Zaten şu an da hastanedeydik. Anlattığına göre bir tane gönüllü adam gözünü bağışlamıştı. Birazdan da ameliyata girecektim. Bu ameliyat sayesinde artık görebilecektim. Usulca ameliyathaneye girdim…

Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Çok garipti her şey. Hiçbir şey hayalini ettiğim gibi değildi. Yan masama baktığımda bir adam daha ordaydı. O da büyük ihtimal bana gözlerini bağışlayan adamdı. Yanına gidip ona teşekkür ettim. Çok şanslıydım. Adamı çok merak ettiğim için hemşireye gidip adamın ismini sordum. “Üzgünüm hanımefendi ama sorduğunuz adam isminin saklı kalmasını istiyormuş. O yüzden size söyleyemem.” “Tamam ama neden?” “Tanıdığınız biriymiş galiba.” İşte o an var ya… O an gözlerim doldu. Tüm dünyam yıkıldı başıma. O an aslında yeni bir hayata gözlerimi açarken bir diğer insanın da dünyasını başına yıkmıştım. Özür dilerim… Hayatını kararttığım, dünyanı başına yıktığım ve gülen gözlerini bir daha gülememek üzere elinden aldığım için…

(Visited 112 times, 1 visits today)