Atom Bombalarından Ümit Ummalı mıyız?

Atom bombaları halkın gözleri önüne sürüldüklerinden beri her taraftan oldukça fazla tepki toplamıştı. Böyle bir gücün insanların elinde olmaması gerektiğini düşünenlerin başında da ondan en büyük hasarı alan Japonlar vardı. 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan bombalar oradaki binaları toza çevirdi, insanları katletti, ve diğer bütün yaşam formlarını da kuruttu. O gün eğer bu şehirlerden birine gidecek olsaydınız ve çok ufak bir ihtimalle olsa da hayatta kalmayı başarsaydınız atom bombalarının neden insanlar gibi açgözlülüğe bu kadar kolay kurban gidebilecek bir topluluğun eline geçmemesi gerektiğini anlardınız. Zira bu bombalar o kadar yıkıcı ve vahşet ile doluydu ki onu görmeyen bir kişinin anlatması imkansız.

 

Peki şimdi de kendinizi atom bombasının etkisinin altında kalan sıradan bir insanın değil de o dönemki Amerika Bİrleşik Devletleri başkanı Harry S. Truman’ın yerine koyun. Dünyanın bugüne kadar gördüğü en güçlü silahı geliştirdiniz, öyle güçlü ki bu silaha karşı koyabilecek bir savunma sisteminin varlığını hayal etmesi bile imkansız. Bir buçuk metre boyutlarında bir kaos kutusu. Bu kutuyla istediğiniz düşmanlarınızı anında saf dışı bırakabilir ve eğer dilerseniz onları yeryüzünden silebilirsiniz. E ne bekliyorsunuz öyleyse atın bir tane Moskova’ya atın bir tane Berlin’e olsun bitsin. ama daha büyük bir sıkıntı var, vicdanınız el vermiyor. Çünkü bu silah diğer silahlar gibi askerleri ve orduları hedef almıyor, aksine sivilleri yok ediyor. Savaşla hiçbir ilgisi olmayan,  sadece evlerinde rahatça yaşamlarını barış ve huzur içinde sürdürmeye çalışan sivilleri. 

 

Fakat ne yazık ki bunu düşünecek çok zamanınız yok zira düşmanınız Sovyetler birliği de kendi atom bombalarını üretiyor ve bitirmelerine ramak kaldığı söylentileri etrafta dolaşıyor. Acilen bir şeyler yapmanız lazım, dünyaya ve kendi halkınıza rakibinizden önde olduğunuzu gösterecek bir şeyler. Başka atom bombaları atarak güç gösterisi yapmaya  mı karar kıldınız. Peki nereye atacaksınız? Ülkenizin sınırları içerisinde bir yere atamazsınız, bu kendi halkınıza zarar vermek olur. En iyi komutanlarınızı etrafınıza toplayıp kocaman bir harita açıp masanın ortasına seriyorsunuz. Tek bir amacınız var, atom bombalarını test edebileceğiniz bir yer bulmak. Saatlerce haritayla bakıştıktan sonra pasifiğin ortasında Japonlardan aldığınız bir mercanadaya karar veriyorsunuz. Bikini mercan adası. Fakat bu ada tam olarak da sizin değil, evet teknik olarak orayı Japonlardan aldınız ama adada yaşayan yerli insanlar var. Bu insanları da bir şekilde onlarca yalan ile birlikte kendi topraklarından kovdunuz ve Bikini’ye art arda tonlarca atom bombası attınız. O kadar fazla attınız ki gazetelerde her ay en az bir tane atom bombası atılma haberi manşetlerde yerini buluyordu. Böylelikle atom çağı tam olarak başlamış oldu.

 

Ama bunlara rağmen hâla Nagazaki’den sonra hiçbir yere test harici bir amaçla atom bombası atılmadı. Dünya çapında nükleer güç kullanmamaya dair antlaşmalar imzalandı. Yani pandoranın kutusu bir daha açılmamak üzere mühürlenmişti. Her şey oldukça barışçıl gidiyordu ta ki bazı ülkeler barışı korumayı gerekçe gösterip daha küçük menzilli atom bombaları kullanmaya başlayıncaya kadar. Fakat vakit 1945 değildi. Atom bombasına sahip olan tek güç onlar değildi. Ve plan geri tepti. Attıkları atom bombasına karşılığı daha büyük bir atom bombası olarak buldular. Ona da cevabı daha büyük bir atom bombasıyla verdiler. Ta ki dünya Hiroşima’ya dönene kadar.

(Visited 48 times, 1 visits today)