Yıl 1919, 27 Aralık. Haberlerin her köşesinde Atatürk’ün bu güzel günde Ankara’ya geleceği söyleniyor. Ankara’nın her köşesinden adeta mutluluk kokusu geliyor; herkes şenlikler ve törenler hazırlıyor. Halk, en güzel kıyafetlerini kuşanıp en güzel kokulu yemeklerini yapıyor. Türk bayraklarının yoğunluğundan gökyüzü görünmüyor adeta, nereye baksam o güzelim Türk bayrağı şanlı şanlı dalgalanıyor.
Atatürk’ün gelmesine çok az kaldığını duyunca zaman durmuş gibi hissettim. “Az kaldı.” dedikleri zaman asla geçmek bilmedi. Tüm halk, ellerinde davul zurnalarla Atatürk’ün otomobilinin tekerini görmeyi bekliyordu. Bir anda herkesi sessizlik kapladı; resmen herkes donmuş gibiydi. Çok sürmeden arabanın önü gözüktü. Herkes heyecandan adeta havalara uçuyordu. Herkes Atatürk’le hemen konuşmak ona kendilerini tanıtmak istiyordu. Hepsi kırmızı halının yanına boncuk dizilir gibi dizildiler.
Atatürk yanımdan geçince sanki kalbim durmuş gibi hissettim. Atatürk, her zamanki gibi üstüne başına özen göstermişti. Şık bir kıyafet ve en sevdiği ayakkabılarıyla gelmişti. Atatürk gelir gelmez şenlikler başladı. Herkes, Atatürk’e en leziz görünen yemeklerinden tattırdı.
Ne yazık ki o gün okul günüydü, bu yüzden tüm şenlikleri kaçırıyor olduğumu düşünmüştüm ama yanılmışım. Atatürk, geri dönmeden önce bizim okulumuza uğrayıp bizlere ve öğretmenlerimize selam verdi. Çok mutluydum, Atatürk ile okul sayesinde bolca sohbet edebilmiştim. O gün, tüm hayatım boyunca okulun en sevdiğim günüydü.