Atatürk’ü Yaşamak

Yaşadığı elli yedi yılını vatanına adamış, onca yokluğun arasından ebedi bir devlet kuran Ulu Önder… “En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır.” diyen Başöğretmen… İlim ve feni rehber edinmiş, sanata aşık bir Lider: Mustafa Kemal Atatürk.

Kim bilir hangi tarih kitaplarında yer alacaktı o gün, nasıl betimlenecekti o asil duruş? Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere bırakan o önder nasıl saygıyla karşılanacaktı. 27 Aralık 1919. Bir devrimci Millî Mücadele’nin merkezi olan şehrimiz Ankara’ya o gün ayak bastı. Taşından toprağından tutun bu vatanın her ferdinin saygı duyduğu Ulu Önder, Millet Meclisi’ni kurmaya Ankara’ya gelmişti. O bir akıl adamıydı, kendi gelişimini sağlamak için ömür boyu kütüphaneler dolusu kitap okumuş, tarihi ve o günün koşullarını irdelemiş, yüz yılın dahi lideriydi. Her şeye bilim ve akıl yolu ile bakar, inceler, kararlarını duygu ve ihtiraslardan arındırmış bir şekilde mantık çerçevesinde verirdi. O nedenledir ki bugün dünyanın bütün devletlerince saygıyla anılmaktadır. Hakkında gerek yazarlar gerek de düşünürler tarafından onlarca övgüler söylenip methiyeler yazılmaktadır. Bu topraklarda milyonlarca kişinin hayatında dokunmuştur Atatürk. Yoktan yeni bir devlet kurmuştur. Türk halkını bir araya getirmiş, onca fakirlikte ve açlıkta bile vatan sevgisini halka aşılayıp bu devleti yaşatmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağını söylemiş, atalarımızın ölmek pahasına yaşattığı bu vatanı Türk gençlerine armağan etmiştir. Halkla her zaman iç içe bir liderdi Atatürk. İnsanlara çok değer verirdi. Herkesin hatırını sorar, sorunlarını dinlerdi. Kadınların hakları için gösterdiği çaba zamanının çok ötesindeydi. “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözü Türk kadınına verdiği değeri apaçık belli etmekteydi. Atatürk Temsilciler Heyeti ile 3 otomobile binerek Sivas’tan yola çıktığında gizlediği bir karar vardı. Millî mücadelenin merkezi olarak Ankara’yı belirlemişti. Ankara Anadolu’nun tam ortasında tüm direniş cephelerine eşit uzaklıktaydı. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olacak bu şehrin Atatürk için çok büyük değeri vardı. Daha önce hiç Ankara’yı görmemişti Atatürk ama Ankaralılarla kucaklaşmadan önce sevmişti onları. Türkiye’nin geneli gibi Ankara’ya da yoksulluk hakimdi. Buraya gelişinden sonra İstanbul yönetimine karşı yeni bir meclis kurma kararını aldırdı. I.  binasının inşası tam olarak tamamlanamamıştı. Çatıdaki kiremitler eksikti. Ankaralılar kendi evlerinden kiremitlerini getirdiler. Milletvekillerinin oturacağı sıralar okullardan alındı. Aydınlatma için gaz lambasına ihtiyaç vardı, çevredeki kahvehanelerden temin edildi.

Aziz milletimiz, Meclis’ten aldığı güçle birbirlerine daha sıkı sarılıp her ne pahasına olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tuttular. Cepheden cepheye koşup canlarını hiçe sayarak ülkemizi düşmanlardan kurtardılar. Atatürk, “Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı var olmalarının yegâne koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” sözleriyle Türk halkının bağımsızlık yolundan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini ifade etmiştir. Atatürk’ün hatıraları Ankara’nın her köşesinde yaşatılmaktadır. 27 Aralık 1919’da Atatürk’ü ilk kez kucaklayan Ankara, bugün onu hala bağrında yaşatmaktadır.

(Visited 196 times, 1 visits today)