27 Aralık 1919’da uyanmış, evin içinde uykulu gözlerle yürüyordum. Dışarıdan insan sesleri geliyordu, neler olduğunu çok merak ettim. Ben de hemen camdan dışarı baktım ve çok şaşırmıştım. Herkes dışarıda birisini bekliyordu. Anlam verememiştim. Sonra annem ve babamı da o kalabalığın içinde gördüm. Hızlıca hazırlanıp onların yanına gittim, daha ne olduğunu anlamadan kalabalığın bir yöne doğru merakla baktığını fark ettim. Ben de yetişkinlerin arasından neler olduğunu görmeye çalışırken, arabasından uzun kahverengi paltosuyla bir adam indi. Birbirlerini ittiren yetişkinlerin arasında düşmemek için çabalarken, arabadan inen adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir anda parlak gözleriyle bana baktığında onun kim olduğunu anlamıştım. Bu adam Atatürk’tü. Bana doğru gelip, “Sen burada ne arıyorsun ufaklık.” dedi. O an sanki donup kalmıştım, fakat aynı zamanda çok mutlu olmuştum, dilim tutulmuştu. Atatürk beni çok sevmişti, ben de onu çok sevmiştim. Sadece birbirimize bakıp gülüyorduk. Atatürk beni elimden tutmuş ve birlikte yürümeye başlamıştık. O halkı selamlıyor ben ise yanında yürürken sadece onu izliyordum. Heyecandan yanaklarım bir domates kıpkırmızı olmuştu. Annem ve babam benimle gurur duyuyordu. Atatürk köşküne doğru, ben ise annemle babama doğru giderken herkes bizi alkışlıyordu. Bu an hayatımın en mutlu anıydı.
Atatürk ve Ben
(Visited 2 times, 1 visits today)