Atatürk ve Ben

Merhaba, ben Nil. Şu anda 1890 yılındayız. Çok büyük bir savaş içindeyiz. Kızılderililer ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Wounded Knee Savaşı oldu. Çok acımasız bir savaş. Ve en yakın arkadaşım Mustafa Atatürk ile birlikte her gün ne yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bir gün sabah uyandım. Kahvaltımı yapıp Mustafa’nın evine gittim. Tam evden çıkacakken elim boş gitmeyim diye annem Meliha’nın yaptığı böreklerden alıp yola çıktım. Mustafa’nın evine yaklaşmıştım ama tam o sırada yerde parlayan bir şey gördüm. Elim ile dokunmak istemediğim için yerdeki poşet ile aldım. Sonra üzerinde garip harfler gördüm. Bu harfler Osmanlıca değildi. Yerdeki parlak şeyi aldım ve Mustafa’nın evine koştum. Kapıyı çaldım ‘’tak, tak, tak’’ Mustafa kapıyı açtı. Sonra Mustafa ile birlikte masanın üzerinde o parlak şeyi inceledik. Üzeri kum ile kaplıydı hemen Mustafa’nın evinin yanındaki çeşmeye gittik iyice yıkadık. Mustafa ve ben bu parlak şeyin Wounded Knee Savaşından buraya kadar gelen paslanmış bir kurşun olduğunu fark ettik. Kurşunun üzerinde Amerikanca harfler yazıyordu. Mustafa İngilizce bildiği için hemen okudu. ‘’ Amerika birleşik devletleri’’ yazıyor dedi. Ardından ben ve Mustafa düşünüp bazı pankartlar hazırladık. Sonra nasılsa bir anda savaş durdu. Ben de anlamadım.

(Visited 10 times, 1 visits today)